KANUN Hükmündeki Kararname ile 330 akademisyen daha
üniversiteden ihraç edildi.
Bu akademisyenlerin 170’i “barış bildirisi”ne imza atanlardan. Geri
kalanların içinde kaçı FETÖ’cü olduğu için, kaçı muhalif aydın
olduğu için atıldı, bunu şimdilik bilemiyoruz.
Öyle görünüyor ki olağanüstü hal bitene kadar üniversitede bir tek tane demokrat ya da sol görüşlü hoca da kalmayacak.
Bu kez baltanın büyüğü Ankara Üniversitesi’ne vuruldu.
SBF’den akademik olarak son derece değerli hocalar atıldı. Murat Sevinç, Ahmet Haşim Köse, Pınar Ecevitoğlu, Gökçen Alpkaya var atılanlar arasında.
DTCF’nin Tiyatro Bölümü’nde sadece dört hoca kalabildi. O okulun öğrencileri ne olacak?
Kamuoyunun yakından tanıdığı değerli Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da ihraç edilenlerden.
Üniversite hocası yetiştirmek, profesör, doçent seviyesinde öğretim elemanı bulabilmek kolay değil.
Yılların emeği gerekiyor ve öyle görünüyor ki yakında üniversitelerimizin iyi fakülteleri de “yüksek lise” ayarında okullara dönüşecek.
Yayınlanan makale ve tez sayıları açısından üniversitelerimiz zaten dünyanın çok gerisinde, bu gidişle en diplere doğru da savrulacağız.
Üniversiteler, salt öğrencilere bilgi aktaran kurumlar değildir.
Bilgiyi üreten kurumlardır ve bu kurumlarda bilginin üretilmesinin kesilmesi demek, ülkenin gelecek on yıllarının da kaybedilmesi demektir.
Açıkça görülüyor ki hükümet, tek sesli bir üniversite peşinde.
Referandumda “evet” çıktığında bir parti devletine dönüşecek Türkiye’de, üniversite de “parti üniversitesi” haline gelecek.
Muhalif seslere yer olmayan, bilimsel yeterlilikten daha çok “yandaşlığıyla” temayüz eden bir üniversitemiz olacak.
Böyle bir ülkenin gelişebilmesi, bilimsel bilgi üretimini sürekli kılması mümkün değildir.
HERKESİN BİR AKLI FİKRİ VAR