CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin PKK tarafından silah depolamak amacıyla değerlendirildiğini ve çok ciddi silah stoklandığını açıkladı.
Bu yeni bir bilgi değil.
PKK'nın saldırılarının artmaya başladığı günlerde de bu bilgi
yandaş medyaya servis edilmişti.
Cumhurbaşkanı bu açıklamasını havuz televizyonuna yaparken şunu da
söyledi:
"Burada, bu süreç içerisinde, güvenlik güçlerimiz tabii 'Herhangi
bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim' dediler ama daha sonra anladık
ki bu süreç içerisinde bunlar, bunu yaptılar."
Cumhurbaşkanı'nın bu sözlerinden şunu anlıyorum: Barış süreci
boyunca, PKK'nın eylemlerine, silah depolamasına, adam devşirmesine
engel olunmamış, çünkü "güvenlik güçleri" böyle bir karar
almışlar!
Cumhurbaşkanı o tarihte Başbakan idi ve bildiğimiz kadarıyla bu
emir "siyasi bir emir" olarak güvenlik güçlerine verilmişti.
Şimdi terör eylemlerinin ulaştığı boyut karşısında Cumhurbaşkanı
sorumluluğu "güvenlik güçlerine" yıkmaya çalışıyor.
Yaptığı hatanın siyasi sorumluluğundan kurtulmak istiyor.
Ama bunu yaparken de sanki siyasi irade üzerinde bir "güvenlik
gücü" vesayeti varmış ve o da bunu kabul etmiş gibi bir duruma
düşüyor.
Hani AKP iktidarında her türlü vesayet siyaset kurumunun üzerinden
kalkmıştı?
Siyasi belirsizlikten AKP sorumlu
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün Türkiye siyasi
belirsizlikten geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir
kişi midir? Hesaplaşmacı ve dayatmacı tutuma giren muhalefet
partilerinin hiç mi sorumluluğu yoktur" dedi.
Böylece seçimden sonra bir hükümet kurulamamış olmasının,
Türkiye'nin yeni seçime kadar siyasi bir belirsizlik içine
düşmesinin sorumluluğundan da kurtulmaya çalışıyor.
7 Haziran gecesi ortaya çıkan bir gerçek vardı: AKP'nin ortak
olmayacağı bir koalisyon hükümeti kurulamaz!
MHP ve HDP'nin aynı hükümet içinde yer alamayacağını görmek zor
değildi ve iki hükümet alternatifi vardı: AKP-CHP koalisyonu ya da
AKP-MHP koalisyonu.
Ama Saray daha o gece erken seçim kararını vermişti, onun için CHP
ile yürütülen görüşmeler hiçbir zaman bir koalisyon için uzlaşma
çabası içermedi.
Buna bir de "istikşafi görüşmeler" diye cafcaflı bir isim taktılar,
milleti ve partileri oyaladılar.
Ahmet Davutoğlu'nun sonunda CHP'ye önerdiği koalisyon da 3 ay
içinde seçime gitmek üzere kurulacak bir hükümetti.
Bu "dayatmacılık" değil de neydi?