STAR Yayın Grubu Başkanı ve Şems Ethem Bey'in kuzeni Murat Sancak'a yapılan saldırının bir terörist faaliyet olmadığı, "mafya usulü bir uyarı" olduğu aslında ilk günden beri belliydi.
Dört kişi, bir aracı durdurup, 20 küsur mermi sıkacak ve
bunlardan bir tanesi bile araçtaki üç kişiden birine (sürücü,
koruma ve Murat Bey) denk gelmeyecek!
Tabii Sancak'ın otomobili daha önce nefesi kuvvetli bir hocaya
okutturulduysa orası başka!
Şems'in kuzeni çıkmış televizyonda bununla ilgili maval okuyor: Tam
o sırada kapıyı açmış, kurşun dibinden geçmiş, cama gelmiş, başını
eğmiş, arabanın arkasına dolanmış filan!
Şimdi ortaya çıkıyor ki bu kişiler bir tür mafya organizasyonunun
adamları ve dedikoducuların yalancısıyım, kumar borcu ya da başka
bir nedenle Sancak'a gözdağı vermek istemişler.
Emniyet'in açıklaması bunu gösteriyor, buyurun okuyalım:
"Saldırıyı gerçekleştirenlerin 3 kişi oldukları ve ilimizdeki
"kriminal" bir grupla iltisaklı kişilerden oldukları
anlaşılmıştır."
Bu eski Türkçe merakı belli ki polisimizi de sarmış ama bari
doğrusunu öğrenselerdi ve yazsalardı demek zorundayım. "İltisak",
kavuşma, birleşme, bitişme anlamına gelen bir kelime, "iltisaklı"
yerine "bağlantılı" deselerdi daha doğru bir cümle kurmuş
olacaklardı.
Konumuza dönelim: Bu olayın en başından beri garipliklere tanık
olduk.
İstanbul Emniyeti'nin bu saldırganları MOBESE ve güvenlik kamerası
kayıtlarından takip edip bulması işten bile değildi. Biliyoruz ki
İstanbul Emniyeti bu konuda son derece başarılı.
Ama aradan aylar geçmesine rağmen, Sancak'a saldıranlar
bulunamamıştı.
Sonradan öğreniyoruz ki polis bu kişileri daha o günlerde hemen
tespit etmiş ama bir türlü gidip yakalayamamış.
Nedenini tahmin edebilirsiniz, belli ki ellerini tutan bir üst
makam olmuş!
O üst makam savcı mıdır, İçişleri Bakanı mı, Başbakan mı,
Cumhurbaşkanı mı bilemem.
Ancak polisin bu kişilerin kimliklerini daha o günlerde tespit
ettiğine ama yakalamasına engel olunduğuna artık kuşku yok.
Savcı Bey, soruşturmayı genişletiyormuş, işin bu yönüne doğru da
bir "genişleme" yapmasını öneririm.
Saldırganların o vakit gözaltına alınması neden engellendi meselesi
ise elbette bundan bir siyasi rant elde etme hevesi ile
açıklanabilir.
Cumhurbaşkanı'nı bile kandırdılar, bunun bir siyasi saldırı
olduğuna inandırdılar. Bu nedenle olay daha sıcakken bu kişiler
yakalanmış olsaydı, iyi olmayacaktı.
Bu işi zamana yayarlarsa çözebileceklerini zannettiler ve daha da
beter yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.
Şimdi de olanca yüzsüzlükleriyle kendi kanallarında maval
okuyorlar: Bu saldırı Doğan Grubu ile "Paralel'in" işiymiş!
Doğan Grubu ile bu işi ilişkilendirme girişimine kargalar bile ters
taraflarıyla güler, onu geçiyorum.