Yılbaşına üç hafta kala yerli ve milli tartışma konularımızdan birini daha idrak edecek olmanın heyecanı içindeyim. “Yılbaşı gâvur âdeti midir, 31 Aralık gecesi eğlenmek imanı zedeler mi, kutlamaya karşı çıkmak laiklik karşıtı bir davranış mıdır, alt kattaki komşu yılbaşını kutlamıyorsa üst kattakinin kutlaması medeni bir tutum olur mu” gibi felsefi konuların öne çıkacağı yerli ve milli bir ‘münazara’ sürecinden geçeceğiz.
Her kafadan bir ses çıkacak, en az duyulacak ses de sanırım yine şu olacak: İsteyen kutlasın, istemeyen kutlamasın, kimse kimseye karışmasın!
Nitekim tartışma için ilk işaret fişeği atıldı, insanların yılbaşında gönderdiği hediye sepetlerine alkollü içki konulması yasaklandı.
Yasaklayanlar ne düşündü, gerçekten merak ettim: “İnancı gereği içmeyen birine bir şişe içki giderse çöpe atmak yerine içmeye kalkar, imanı zedelenir, onu koruyalım” diye mi düşündüler? İçinde içki olmayan bir yılbaşı sepetinin bir tür ‘ramazan kolisi’ sayılması lazım gelmez mi?
Şu da var tabii: Hangi şuursuz, içki içmediğini bildiği birine hediye olarak bir şişe şampanya vs. göndermeye kalkar? Hangi şuursuz, içki içmediği halde, sırf yılbaşı sepetinden çıktı diye şişenin dibini görmek ister?
Benim anlayabileceğim bir durum değil ne yazık ki. Her şeye alıştım ama bu memleketin ‘yasaklama’ merakına bir türlü alışamadım.