Öyle bir ülke düşünün ki... Birey - toplum - devlet ilişkilerini
düzenleyecek araç ve kurallar yok sayılsın. Ortak menfaat veya
iyilik gözetilmesin. Sadece güçlülerin, paranın düdüğü çalsın.
Yani hukuk yok sayılsın.
Öyle bir ülke düşünün ki... İktidara yakın her şirket, hiçbir
engele takılmadan zenginleşsin. İhaleler alınsın, verilsin. Ne iş
güvenliği denetimi yapılsın, ne çalışan hakkı gözetilsin, ne de
doğa tahribatı sorgulansın.
Yani iş ve çevre cinayetleri işlensin.
Öyle bir ülke düşünün ki... Adı kara para aklama ve rüşvet
iddialarına karışmış iş ve siyaset figürleri, sorgulanmadan
salınsın, cezalandırılmasın, iş yapmaya devam etsin.
Yani yolsuzlukla yönetilsin.
Öyle bir ülke düşünün ki... Hem “dışa bağımlıyız” diye diye her
türlü usulsüz, tartışmalı ve zararlı yatırıma kapılar açılsın.
Altyapıdan elektriğe, sudan gıdaya, kamu yararının gözetilmesi
gereken her hizmet özelleştirilsin. Hem de dışa bağımlılık
azalacağına artsın.
Yani halk kandırılsın.
Ah Eritre sen ne şahanesin!
Öyle bir ülke düşünün ki... Haksız, ahlâksız, usulsüz düzene karşı
sesini yükseltmeye yeltenen herkesin kafasına bir balyoz insin.
Sokak gösterileri yasaklansın, sosyal medyasından sinemasına, her
farklı görüş sansürlensin.
Yani özgürlükler, insan hakları, çoğulculuk yok sayılsın...
Rusya mesela, böyle bir ülke. Daimi başkan Putin ve oligarkların
elinde, zenginle fakir arasındaki gelir uçurumu her gün
açılıyor.