Bülent Arınç, olağanüstü toplanan Meclis’te HDP Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğan’a “Hanımefendi sus. Bir kadın olarak
sus” diyerek, kadına bakışını bir kez daha sergiledi.
Kadının kahkaha atmasını dahi “uygun bulmayan”, kadının
hareketlerinde “cazibedar” olmamasını ve iffetini koruması
gerektiğini öğütleyen Arınç’ın ayrımcı dili artık dünyanın malumu.
The Independent, 2014’te “en cinsiyetçi sözleri söyleyen siyasiler”
arasında üçüncü seçti kendisini.
Bu söyleme hiç yabancı değiliz. Kadınların kendi fikrini beyan
etmesini bile yadırgayan zihniyetin sadece Arınç’ın şahsiyetiyle
kısıtlı olmadığını, her siyasi partide ve toplumun farklı
kesimlerinde karşılık bulduğunu da gayet iyi biliyoruz.
Tek yol dayanışma
Kadın düşmanlığının basındaki tezahürlerine bakalım... Sözleri ve
duruşları nedeniyle topun ağzına ilk konanlar, hedef gösterilenler
genelde kadın.
Sözde “demokrat” meslektaşlarınca bile gazeteciliği, yetkinliği
sorgulanan ve aşağılananlar, trollerin en iğrenç saldırılarına
uğrayanlar da kadın.
Neden? Çünkü susmuyor, susmayı reddediyorlar.
Yeşil Yol’a direnen ve “Halkım ben” çıkışıyla çok konuşulan Rabia
Özcan (Havva Ana) hakkında üretilen söylem aynı kapıya çıkıyor:
Kadın ya, kendi aklı yok, ancak “kandırılmıştır”!
Kadının sesi, belli ki “barış ve kardeşliğe en çok ihtiyacımız olan
zaman”larda daha çok batıyor.
Magazin malzemesi oldukları, itaat ettikleri, sustukları sürece
kadınları öven, buna karşılık düzene karşı sesini çıkardığı anda
tepesine çıkmaya çalışan zihniyetle mücadelenin tek yolu, kadın
dayanışması.
İşten atsalar, tehdit etseler, en aşağılık yöntem ve iftiralarla
hayatımızı zindan etseler de susmayacağız...