Savaş çığlıkları atanlara, nefret dilini habere altlık
yapanlara, cenazeden bile saygıyı esirgeyenlere bir kez daha
hatırlatarak başlayalım:
Başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın
evrensel değerlerini, çok sesliliği ve farklılıklara saygıyı
savunmak,gazetecinin temel görevleri arasındadır…
Beklenen oldu ve geçiçi hükümet, iyi-kötü yıllardır sürdürülen
barış görüşmelerini ve ateşkesi,operasyon düğmesine basarak tek
taraflı bitirdi.
IŞİD’le “mücadele” başlığı altında PKK ve sol örgütlere yönelik
gözaltı ve tutuklamalar, cumartesi günü 590 kişiye çıkmıştı.
Bunlardan sadece 16’sı IŞİD üyesi.
SAVAŞ ÇÖZÜM OLAMAZ
Kürt ve sol haber kaynaklarına erişim engellenirken savaş uçakları
da “teröre karşı” havalandı. IŞİD’e Elbeyli’de kullandıkları yolun
kapatılması üzerine bir askerin şehit etmeleri üzerine - bir sorti
yapıldı, PKK’nın yaklaşık 400 hedefi vuruldu.
“IŞİD ve PKK hedefleri” diye başlayan her cümlenin arkasında asıl
hedefin kim olduğu belli.
Topyekun savaş hali, “had bildirmek”, “anladıkları dilden konuşmak”
gibi 90’lardan kalma, intikamcı ve şiddetten yana cümlelerle övülüp
bir çözümmüş gibi sunulamaz.
Türkiye, “Onlar bir vurduysa biz bin vururuz” politikası yüzünden
sadece binlerce canını değil, yıllarını kaybetti.
DAHA ÇOK ÖLÜM MÜ İSTİYORSUNUZ?
“Düşük yoğunluklu savaş” haliyle 30 yılımız heba oldu.
İstatistiklere göre toplam 35 bin 576 insanımız öldü. AKP’nin
bizzat verdiği rakamlar şöyle:
30 yılda 7 bin 918 kamu görevlisi şehit oldu.
1984-2012 yılları arasında öldürülen PKK’lı sayısı 22 bin 101.
1984-2012 arasında 5 bin 557 sivil hayatını kaybetti.
Faili meçhul cinayetlerin sayısı iki bin ila 17 bin arasında
değişiyor.
386 bin 360 insan, köylerinden göç etmek zorunda
kaldı/bırakıldı.
Kürtlerle çözüm değil, savaşı savunanlara tekrar sorma zamanı:
Gerçekten ölümlerin, acıların tekrarlanmasını mı istiyorsunuz?
Boşuna heveslenmeyin. Her alçaklığa, her hayal kırıklığına, her
saldırıya rağmen, biz hep “barış” diyeceğiz, barışı savunacağız.
Son nefesimize dek.