Şiddetin, zulmün, sansürün, ölümün, nefretin, mutlak iktidarın
her daim dayatıldığı bu topraklarda, kendi kendimize “neden?” diye
sorup derin bir karamsarlığa kapılıyoruz...
Neden bu canım ülkede bir türlü huzuru bulamıyor, birbirimize
düşmanlaşıyor, demokratik bir yaşama kavuşamıyoruz?
Gündelik olaylara bakınca sorunun cevabı ortada: Toplumun farklı
kesimleri böylesine kutuplaştırılır; sosyal medyasından sokağına,
avukatından gazetecisine korku iklimi yaratılır, öğretmen
aşağılanır, kadınlar öldürülür, çocuklar bile hedef gösterilir,
azınlıklar nefret objesine dönüştürülürken huzur, barış ve
özgürlük, maalesef bize hala çok uzak...
Sadece bugüne bakmak yetmez. Yakın tarihimizde, henüz
yüzleşmediğimiz ve tartışmadığımız o kadar çok hadise ve acı var
ki, artık yanıtı geçmişte arayarak başlamalıyız.
Türk, kürt, laz...
Ermeni katliamlarının 100’üncü Yılı sebebiyle #tarih dergisi, bu
ayki kapağına dev harflerle “Bir varmış 1915-Bir yokmuş 2015”
yazmış.
100 yıllık trajedi ve inkar politikalarını inceleyen dergiyi
okumanızı hararetle tavsiye ederim. Derginin yayın yönetmeni Gürsel
Göncü, editoryal yazısına “Bu bir soykırım değil. Soykırımdan da
beter. Bu bir tarihten-coğrafyadan silme girişimi. Bu sadece bir
Teşkilat-ı Mahsusa operasyonu değil, dedelerimizin bizzat ya da
dolaylı katıldığı bir toplumsal linç hadisesi” cümleleriyle
başlamış.