Yedi haziran yaklaşırken kimsenin artık şaşırmadığı
çirkinlikler, gerginlikler arttı. Özellikle HDP’ye yönelik tehdit
ve saldırılar görmezden gelinemeyecek, “münferit” olamayacak kadar
fazla. Artık insanların hayatıyla oynanıyor...
Demokrasinin “d”sini bile mumla arayan, Anayasa’sı her gün ihlal
edilen bir ülkede, bunlar olağan tabii!
Seçime 2.5 hafta kala sokaktaki insanın tek temennisi,
provokasyonsuz, kazasız belasız sandığa gidebilmek.
Hadi diyelim ki o günü gördük... Oyumuzu kullandık. Peki oylar
adil, hilesiz bir şekilde sayılacak mı?
Şu günlerde herkes bunu konuşuyor; çünkü güven sorunu var.
Hiçbir seçimde “hile yapılacak” inanışı bu kadar yaygın
değildi.
Zira 30 Mart yerel seçimlerinde, özellikle İstanbul, Ankara,
Antalya, Yalova, Ağrı’da yaşananlardan sonra kimsenin “komplo
teorisi” diyecek hali yok.
İki kez oy veren imam
Yeri gelmişken hatırlatalım: Mansur Yavaş, Ankara’da oylara
gerçekte ne olduğunu ortaya çıkarmak için iç hukuk yollarını
tüketti ve AİHM’ye başvurdu...
Kağıthane’de 33 sandıkta şaibe iddiasıyla MHP’nin açtığı davada,
sandık görevlisi ve başkanları hakkında “görevi kötüye kullanma,
seçim sonucunu değiştirme, seçim tutanaklarını sahte olarak
düzenledikleri” kararı çıktı.
CHP, yerel seçimlerden sonra YSK ile ıslak imzalı tutanakları
karşılaştırdı ve İstanbul’da toplam 3.500 sandıkta “fark” tespit
etti.
Ancak YSK, itirazları reddetti.