Lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler, kısaca LGBTi
bireylerin hak ve özgürlük mücadelesinde 28 Haziran’ın çok önemli
bir yeri var.
Çok değil, bundan 46 yıl önce New York’ta başladı her şey. Tıpkı
siyahlara olduğu gibi LGBTi’ler için de pek çok mekân, resmen
yasaktı.
Gidebildikleri tek yer Stonewall Inn’e bile polis baskınlar
düzenliyor, keyfine göre para cezası kesiyor ve şiddet uyguluyordu.
Marsha Johnson adındaki siyah trans kadının, Stonewall Inn’e
saldıran polise taş atmasıyla başlayan direniş, LGBTi bireylerin
günlerce sokakta yaptığı protestolarla sürdü.
Bir ay sonra Brenda Howard, ilk onur yürüyüşünü düzenledi. LGBTi
bireyler, hak ve özgürlükler bakımdan o günden bu yana büyük yol
kat etti. Ancak tıpkı ten rengi, cinsiyeti, etnik grubu ya da
inancı yüzünden aşağılanan, nefret söylemine ve şiddete maruz
kalanlar gibi, cinsiyet yönelimi de insanların ayrımcılığa
uğramasına neden oluyor.
Kimliği gizleme baskısı
Türkiye’deki LGBTi mücadelesi, 23. yılını doldurdu. Yasaklara,
baskılara rağmen 40 kişiyle başlayan yürüyüş, geçen yıl 70 bin
kişinin katılımıyla rekor kırdı. Hafta boyunca etkinlerle kutlanan
“Onur Haftası”nın büyük yürüyüşü ise yarın Beyoğlu’nda
yapılacak.
Slogan; sen yoksan çok eksiğiz!.
İnsanca ve eşit yaşama hakkı, sadece belirli bir zümre, cinsiyet,
inanç veya sistemine ait değildir, olamaz da. Bu nedenle LGBTi
mücadelesine destek vermek çok önemli. LGBTİ mücadelesi, sadece
kendi özgürlüklerini talep etmekle de sınırlı değil. Heteroseksizm,
ataerkillik, ırkçılık, militarizm, sınıf eşitsizliği ve her tür
cinsiyetçiliğe dair ezberleri bozan eleştiriler getiriyor.
Özgürlük talepleri herkes için.
Zaten bu yüzden, özellikle muhafazakâr toplumlarda tepki, hatta
şiddetle karşılaşıyorlar... Türkiye Anayasası’nda eşit yurttaşlar
olarak tanınmayan LGBTi’ler için hayat hiç kolay değil. Özellikle
“görünür” olan trans bireyler; medyadan siyasete, adaletten çalışma
hayatına, toplumsal baskı ve önyargılarla mücadele ediyor.