Dünyanın 20 büyük ekonomi-sinin buluştuğu G20 zirvesi, bu
Kasım’da Antalya’da düzenleniyor. Finansal istikrar için üst düzey
politikaların geliştirildiği zirvede bu yıl, iklim değişikliğiyle
mücadelenin ekonomiye olan katkısı öne çıkacak.
Ev sahibi Türkiye, ne yazık ki iklim değişikliği sorununu kavramak
ve önlem almak hususunda, karnesi en zayıf ülkelerden. Gelişmiş
ülkeler ormanları korumak, karbon salımını azaltmak ve kömür gibi
fosil yakıtlardan uzaklaşmak için hedefler koyuyor. Ancak, Türkiye,
başta “çılgın projeler” ve orman kıyımı olmak üzere, kömüre ve daha
fazla karbon emisyonuna yatırım yapan, 20.yüzyıldan kalma bir
anlayışla “kalkınma”nın peşinde koşuyor.
Oysa şimdiden baş gösteren aşırı iklim olayları (kuraklık ve/veya
aşırı yağış) sadece insan yaşamını değil, ekonomiyi de olumsuz
etkiliyor.
Aralık ayında Paris’te yapılacak BM İklim Zirvesi (COP21) öncesi,
Ekonomi ve İklim Küresel Komisyonu yeni bir rapor yayınladı. “Yeni
İklim Ekonomisi” adlı rapor, iklim değişikliğin tehlikeli boyutlara
ulaşmasını engellemek için alınması gereken ekonomik önlemleri ele
alıyor.
DÜŞÜK KARBON EKONOMİSİ
Raporda yer alan “ekonomik fırsat”lardan gezegenin korunması için
bile illa fırsat lazım - biri, G20 zirvesi ile doğrudan
ilişkili:
Dünyanın önde gelen ülkelerinin aydınlanma, taşıtlar ve üretim gibi
alanlarda, enerji verimliliği standartlarını geliştirilmesine
dikkat çekiliyor. Söz konusu önlemler alınırsa 2035’e kadar 18
trilyon dolarlık bir ekonomi yaratılabilir.
Enerji verimliliği, halen Türkiye’de hiç üzerinde durulmayan,
yatırım yapılmayan son derecede ciddi bir konu. Ancak “para”nın
kokusu alınırsa belki işler değişebilir.