Türkiye’miz, Amerika’dan İsrail’e, Mısır’dan Suriye’den Çin’e, neredeyse her devletle çatışmaya, ters düşmeye pek kararlı görünüyor…
Suriye bataklığınaasker gönderme ihtimali, AKP-MHP arasındaki gizli aşkın meyve vermesi, barış sürecinin oyuncakgibi hırpalanması, Çinli zannedilen her çekik gözlüye saldırılması gibi hadiseleri uzaktan izlemek, inanın hiç komik değil. Hakikaten çok, ama çok üzücü.
Peki dışarıdan nasıl göründüğümüzü merak ediyor musunuz?
Lütfen “dış kompleks”ten dem vurmayın: Sokağa çıkarken nasıl aynaya bakıyorsak, vatandaşı olduğumuz ülkenin başka yerlerde nasıl algılandığını da bilmek, görmek isteriz!
Amerika’da akademisyeninden çiftçisine kiminle sohbet etsem, bana IŞİD soruluyor.
Yaşadığı eyaletin dışına hiç çıkmamış insanında, bölgeyi yakından takip edenin de “Türkiye” deyince aklına gelen şey, IŞİD.
DEVEDEN IŞİD’E
Diyeceksiniz ki ortalama Amerikalı, Türkiye’nin nerede olduğunu bilmez, develere binilen, İslami kuralların geçerli olduğu bir Arap ülkesi zanneder.
O eskidendi... Türkiye, AB üyelik sürecini hızlandırdığı 2000’li yılların başında, her anlamda olumlu bir ivme yaklamıştı. Beş yıl öncesine kadar gerek doğuda, gerek batıda, merakla soruluyorduk.
Fakat bu dönem bitti. Türkiye’nin adı her gün medyada geçiyor; ancak hep IŞİD’le aynı haber içinde.
Cihatçıların Türkiye yolunu kullanarak Suriye’ye giriş çıkış yaptığı haberleri bile yeterli.
Yanı sıra, “Ak Saray” da en çok merak edilen konulardan. Bin yüz elli odasının nasıl kullanıldığı, nasıl ve hangi bütçeyle böyle bir binanın yapıldığını, halkın tepkisinin ne olduğunu soran çok.
Anlayacağınız, herşeyin büyüğünün mübah olduğu, tüketimle özdeşleşen bir toplum için bile Ak Saray, mizah konusu.