Kamuoyu günlerdir Pınar Gültekin'i öldürüp varilde
yaktığını, üstüne de beton döktüğünü kabul eden Cemal
Metin Avcı'ya mahkemenin uyguladığı "haksız tahrik
indirimini" tartışıyor.
Gültekin'in avukatları, mahkemenin sanığa haksız tahrik indirimi
yapması için dosyada hiçbir hukuki gerekçe hatta iddia olmadığını
söylüyorlar.
Sanık Avcı ise duruşmadaki son sözlerinde de
ısrarla, "Mütalaayı kabul etmiyorum. Bir karıncaya
bile zarar veremeyecek ben, tahrikler ile söz
konusu eylemi gerçekleştirdim" diyor.
Evet buradaki kilit soru, mahkemenin bu davada dikkate alıp
gerçekçi gördüğü "haksız tahrik unsurları" nedir?
"Kravat" değil herhalde... Peki, savunma makamı nasıl deliller
sunmuş ki mahkeme de bunları ciddiye alıp tüm dünyanın takip ettiği
bu davada tepki çekecek şekilde "indirim" kararı
almış?
"Neyse ne, hangi sebep bir kadını öldürmeyi
haklı çıkartır ki" diye düşünebilirsiniz.
Ancak hukuktan söz ediyoruz. Bu işin kadını erkeği yok, herkes
eşit. Ve kovuşturmada olaya dair her türlü ayrıntının
değerlendirilmesi, adaletin yerini bulması için olmazsa olmaz.
Bizler desek de hukukçular "Ne önemi var ki" diyemezler
yani.
Ne var ki gazetelere, televizyonlara
bakıyorum hukuk olmuş guguk... Duruşma arası basın
açıklamaları falan...
Kamuoyu adaletin yerini bulması için hukuk dili beklerken
avukatlardan bile "Böyle adalet mi olur" yakınmaları
duyuyoruz.
Hukukçu değilim ama yanılmıyorsam daha bu işin istinaf ve
Yargıtay'da temyiz aşamaları var. Yani ortada henüz
bir kesin hüküm yok.
O halde avukatlar neden slogan atmak yerine davanın bu
aşamalarında etkili olacak somut hukuki
argümanlarını kamuoyuyla paylaşmıyorlar?
Niçin dava bitmiş gibi davranıyorlar?
Birkaç yıl önce aramızdan ayrılan hukukçu-yönetmen Mahur
Özmen, adalet meselesini kendine dert edinmiş bir
entelektüeldi.
Öyle ki, yıllarca adliye koridorlarında koşturduktan
sonra cübbesini duvara astı.
"Artık anlatacağım, sinema yapacağım" dedi. Bu deneyimini
de "Adalet Oyunu" isimli sinema filminde
anlattı.
Birkaç yıl önce kaybettiğimiz rahmetli dostuma, "Adalet herkes
için nasıl adalet olur, bu mümkün müdür" diye
sorduğumda, "Ceza intikam aracı değildir. Karar
doğruysa 'intikam' alınmıştır. Ama bunun için herkes
hikâyesiyle yargılamaya katılmalıdır" derdi.
Bu hikâyede de kararıyla tartışılan mahkeme gerekçesini bir ay
içinde açıklayacak. Orada da indirimin hukuki gerekçelerini
sıralayacak, hep beraber göreceğiz.
Ve yargılamanın en önemli ayağının da katılmasıyla eksik
tamamlanacak.
Çünkü yargıçlar, duruşmalarıyla ilgili televizyonlardaki ve
gazetelerdeki demeçleriyle değil verdikleri kararlarıyla
konuşurlar.