Melih Altınok Sabah Gazetesi

Afrin düşerken...

Afrin harekâtı başladığında da tıpkı El Bab operasyonu öncesindeki gibi gürültü yapmaya başladılar. Bazı gazeteciler ve Twitter'ın ünlüleri "Afrin Türkiye'nin Vietnamı olacak" diyorlardı. Ana...

19 Mart 2018 | 792 okunma

Afrin harekâtı başladığında da tıpkı El Bab operasyonu öncesindeki gibi gürültü yapmaya başladılar.
Bazı gazeteciler ve Twitter'ın ünlüleri "Afrin Türkiye'nin Vietnamı olacak" diyorlardı.
Ana muhalefet liderine göre, hadi birkaç kilometre neyse de TSK Afrin merkezine kesinlikle girmemeliydi!
Yine söylediklerinin tam tersi oldu.
TSK, 58 gün süre ve sivilleri gözeten titiz bir operasyonla Türkiye sınırındaki bu stratejik bölgeyi kontrol altına aldı. Afrin halkı aylardır hayatlarını zoraki bir savaş için zehir eden teröristlerden kurtarıldı.
Peki, böylesine bir terörle mücadele operasyonuna kim hangi gerekçeyle karşı olabilir?
Kimileri için gerçekten geçerli olsa da "Teröristler, satılmışlar, hainler, işbirlikçiler, ajanlar" vs. gibi cevapların kolaycılığına kapılmadan bu soru üzerine kafa yormalıyız.
Zira operasyona karşı olanlar arasında kendilerine bu sıfatların yakıştırılmasından rahatsızlık duyanların çok olduğuna eminim.
İçlerinde "aklı başında" diye bildiklerimiz, orta zekânın üzerinde pek çok kişi var.

*** "Savaş karşıtı" oldukları için bu operasyonu istemiyorlardı diyeceğim ama ortada bir savaş yok. Söz konusu olan, bel altı bir savaş için hazırlanan, yığınak yapan gruplara yönelik bir askeri engelleme operasyonu.
Yani her egemen devlet için, daha büyük zararları engellemek amacıyla göze alınması mecburi bir risk.
Sivillerin zarar görmesinden askerlerin hayatını kaybetmesinden kaygılandıklarını düşünsek, o da olamaz. Zira sivil bir kenti savaş üssüne çevirmeye kalkanların, şehri beton tünellerle, hendeklerle kuşatanların, mayınlayanların asıl engellenmemesi durumunda sivillerin zarar göreceği ortada.
Türkiye'deki teröre lojistik sağlayan sınır ötesi bir PKK üssünün yok edilmesinin, sivillerin yanı sıra güvenlik güçlerinin can güvenliği riskini azaltacağı da malum.
Eğer "Kürtlerin devlet kurmaya hakkı yok mu? Bize ne Suriye'deki bir gelişmeden" diyorlarsa da önce sığlıklarına yansınlar.
Çünkü konuştuğumuz, her görüşten Kürdü temsil eden Barzani'ninki gibi bir yönetim değil, Türkiye'nin ve Kürtlerin düşmanı bir terör örgütü olan PKK-YPG'nin devleti olacaktı.
O halde dertleri ne? *** Bence sorunları kendilerine ve yaşadıkları ülkeye dair müzminleşmiş güvensizlikleri, umutsuzlukları...
Yakın geçmişin deneyimleri düşünüldüğünde haksız da sayılmazlar ama artık bir devrin kapandığını görmek zorundalar.
Artık Türkiye'nin küresel bir güç olma hedefini sözde değil özde kafaya koymuş bir yönetim var. Bunun için de bedel ödemekten ve risk almaktan çekinmiyor.
Muhatabımız, henüz bir buçuk yıl önce darbeye kalkışmış ordusuna süratle çeki düzen verip, başarılı sınır ötesi terör operasyonlarının altına imza atan bir siyasi irade.
Dolaysıyla ona ve eylemlerine karşı eskinin huzursuzluk veren düşünce kalıplarında keçi gibi ısrar etmenin hiçbir mantığı yok.
İnan azıcık güven ve umudun kimseye zararı olmaz.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Atatürkçülük sınıfsal bir tercih 23 Kasım 2024 | 119 Okunma Bu işlerde Mahir 22 Kasım 2024 | 823 Okunma 60 günde Trump’ın elini kolunu bağlayacaklar 20 Kasım 2024 | 1.279 Okunma Parsel parsel... 18 Kasım 2024 | 1.339 Okunma Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla balataları sıyırdılar 17 Kasım 2024 | 1.452 Okunma