İki haftadır "nasıl olur?" sorusunu daha sık tekrar eder
olduk.
Altında insanların yattığı enkazların üzerinde poz verenlere...
Reytingin en ucuzu olan acıdan etkileşim devşirmeye çalışanlara...
Moral ve umut vermeyi propagandaya, eleştirelliği sabotaja
çevirenlere...
Yaptığı yardımı "iyilik" diye çaktırmadan gözümüze
sokamaya çalışanlara...
Hepimiz "Nasıl olur da yaptıkları
şeyin dışarıdan ahmaklık olarak
görüneceğini düşünemezler" diye hayret ediyoruz.
Hayır, "geri zekalılar işte" diyerek işi içinden
çıkamayız.
Sözünü ettiğimiz iş, güç, kariyer hatta itibar sahibi koca koca
insanlar... Profesörler, hocalar, gazeteciler, televizyoncular,
siyasetçiler, sanatçılar...
Herkes gibi bu soruya kafa yorarken Baki Karaçay'ın, "aptallık
bir zekâ problemi değil, ahlaki bir problemdir" diyen Nazi
karşıtı ilahiyat doktoru Dietrich Bonhoeffer'den yaptığı
çeviri bana ilaç gibi yetişti. Sizin de ilginizi çekeceğini
düşünüyorum:
Genellikle aptallığın doğuştan gelen bir problem olduğu izlenimi
egemen olsa da gerçekte insanlar belirli koşullar altında
aptallaşırlar; hatta daha doğrusu bunun
olmasına izin verirler. Bu arada, kendilerini
diğerlerinden izole eden veya yalnız yaşayan insanların, bu kusuru,
sosyalleşmeye meyilli veya zorunlu olan bireylerden ve gruplardan
daha az sıklıkla sergilediklerini belirtelim. Ve öyle görünüyor
ki aptallık belki de psikolojik olmaktan çok
sosyolojik bir sorundur.
Aptallar ve güç sahipleri arasında ilginç bir
ilişki vardı ve karşılıklı olarak birbirlerine gerek duyuyorlardı.
Politik ve dini hareketlerde aptallık hastalığına daha sık
rastlanıyordu. Güç sahipleri gücünü arttırdıkça aptallar o gücün
büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyor,
gerçekleri inatla reddediyor, üstelik ne yaptıklarını
bile bilmeden her türlü kötülüğü yapıyorlardı. Onlardan
biriyle konuşurken, sanki bir insanla değil, sloganlar ve
ezberlenmiş repliklerle konuşmaya programlanmış bir robotla
konuştuğunuz duygusuna kapılıyordunuz.
Alman toplumunun bir dönem içine
düştüğü kolektif deliliği ifşa ettiği için asılan
Bonhoeffer, gerçek bir içsel kurtuluşunsa ancak
onun öncesinde bir dışsal kurtuluş olduğu zaman mümkün
hale geleceği öne sürüyor.
Çoğu zaman büyük şoklar bu uyanışta çok işe yarar.
Şu an travma halindeki toplumumuzun bu büyük acıdan sonra,
önümüzdeki dönemde ahlaksızlık ürünü ucuzluklara,
basitliklere karşı daha duyarlı olacağına inanıyorum.