ABD'nin, FETÖ'cülerin ve bunca olan bitenden sonra hâlâ onların
kuyruğundan ayrılmayan "muhalefetin" oyunu tutmadı.
Karlov suikastını Türkiye'nin üzerine yıkamadılar.
Dahası suikast, beklediğimiz gibi, planlananın tam aksi bir sonuç
doğurdu.
Dün gazetecilerin sorularını yanıtlayan Rusya Devlet Başkanı
Putin'in açıklamaları adeta, küresel muktedirlerin artık saldırıdan
savunmaya geçmek zorunda kalacaklarının işaret fişeğiydi.
"Karlov'un öldürülmesi Rusya-Türkiye ilişkilerini bozmaya yönelik
bir eylemdi. Rus uçağının düşürülmesinden sonra bu emri verenlerin
amacının Rusya-Türkiye ilişkilerini bozmak olduğu yönündeki
açıklamalara şüpheyle bakıyordum. Fakat artık buna ikna olmaya
başladım. Rus uçağını düşürme emrinin arkasında Türk liderliğinin
olduğu konusunda fikrimi değiştiriyorum.
Karlov'un öldürülmesi Rusya-Türkiye ilişkilerine zarar vermeyecek."
Konuşmasında FETÖ örgütlenmesini de açıkça tanımlayan Putin "Aşırı
görüşlüler Türk ordusuna derin bir şekilde yuvalanmış durumda"
ifadesini kullandı.
Bundan sonrası, Karlov suikastından hemen sonra söylediğim gibi,
FETÖ'nün uluslararası arenada küresel bir terör örgütü olarak
tartışılmasının yolunu açacak. Rusya, suikastı Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi'ne taşıyarak bu yolu açtı.
Evet, hava tersine döndü. Tüm gelişmeler, Türkiye'nin bugüne değin
yalnız çarpıştığı cephenin genişleyeceği anlamına geliyor.
Herkes safını seçmeli.
***
Darısı...
Putin'in bile gördüğü bu küresel saldırının ciddiyetini, içeride
kendini Türkiye'ye muhalefete vakfetmiş kesimlerin de görmesi en
büyük arzumuz.
Ne var ki Haşmet Babaoğlu'nun tabiriyle bir "şerefsizler sınıfı"
var ki, onlardan artık umudumuzu ülkece kestik.