Suriye barışı için Kazakistan'ın başkenti Astana'da bir araya
gelen Türkiye, Rusya ve İran, ülkedeki ateşkes rejimini
güçlendirmek için üçlü mekanizma kurdular.
Toplantı sonunda yapılan ortak açıklamada, "tarafların Suriye'nin
toprak bütünlüğü, birliği, bağımsızlığı ve egemenliğine bağlı
oldukları" vurgulandı.
Bu, Suriye'de Obama yönetimi tarafından kurulmaya çalışılan PKK-PYD
devletine ve DEAŞ gibi radikal unsurlara karşı güçlü bir tavır.
Ama Astana'nın asıl önemi, Türkiye açısından "yeni bir dönemin"
ilanı olması.
Ankara kırk yıl sonra egemenlik haklarını, iç güvenliğini sahada,
sınır ötesinde korurken masa başında da başka bir ülkenin
geleceğinde söz sahibi oluyor.
Türk dış politikası geçmiş dönem olduğu gibi "oldubittiler", fiili
durumlar için de hayaller görmeyi, çırpınmayı bırakıp oyun kurucu
pozisyonuna yükseliyor.
Gezi'den beri kafasını içeriye gömüp bölgesel gelişmelerden uzak
tutulmaya çalışılan Türkiye "artık ben de varım" diyor.
Eğer Trump seçim döneminde söylediği gibi Obama'nın hatalarına
düşmez ve "Ortadoğu'da ne işimiz var" demeyi sürdürürse, Ankara'nın
ABDRusya denklemindeki pozisyonu daha güçlenebilir.
Ama aksi olsa, Trump küresel muktedirlerin dümen suyuna girse de
sonuç çok farklı olmayacak.
Zira Türkiye, El Bab'daki askeri varlığıyla da ne kadar ciddi
olduğunu ortaya koydu.
Ankara'nın bu askeri cüretine karşı sessiz kalan ABD başta olmak
üzere herkes de görüyor ki... Türkiye, sınırında "Kanton" adıyla
kurulan PKKPYD terör bölgelerinin aralarına soktuğu El Bab kamasını
gerektiğinde başka yere de saplar!