Türkiye haritasının batı ve güney sahillerinde 'hayır' oylarının galip gelmesini çeşitli şekillerde yorumlayanlar var.
Bunlar arasında en ilginç olanları ise, 16 Nisan'da adeta ayrılma- bölünme referandumuyapmışız gibi davrananlar.
Oyların seçmen sosyolojisine ve ekonomisine göre dağılımı üzerinden daha büyük mesajlar üreterek aşırı yoruma saplanan yorumcuların dilinde faşizmin bini bi para...
Biri, 'evet' oyunun fazla çıktığı kentlerin Türkiye üretimindeki payını toplayıp 'hayır'cılardan çıkartıyor.
Hormonal dengesizliği aklının önüne geçmiş almış bir ergen gibi, sıkınca "fakirsiniz olum" nidaları yükselen yazısında 'hayır' oyu veren seçmeni aklınca aşağılıyor.
Hürriyet'in eski başkırosu gibi işi gazetecilikten ziyade patronunun iş takipçiliği olanlarsa, 'evet' oyunu gazetesinin tirajı sanıyor.
Hatta sağdan soldan, işi "okuma yazma bilenler 'hayır', bilmeyenler 'evet' oyu verdi"seviyesine indiren meczuplarımız bile var.
Nefretten, beka kaygısından ve kötücüllükten körelmiş hisler dışında hiçbir dayanağı olmayan bu ötekileştirme tezlerini okudukça yıllarca faşist, bölücü dediklerimize haksızlık ettiğimizi anlıyorum.
Düşünsenize, sırf bıyığını sarkıtıyor diye "ırkı faşist" damgası yapıştırılanlar seçimlerde tulum çıkartınca bile bu tarz laflar etmediler...
Kazandığımız ilin şuyu meşhur, Türkiye'nin bilmem ne ihtiyacını biz karşılıyoruz, bundan sonra ona göre konuşalım, demediler.
Hatta daha ileri giderek söyleyeyim, Türkiye'de ayrılıkçılık denince akla gelen HDP dahi, Doğu illerindeki hâkimiyetini bunlar gibi "sıradan faşizm argümanlarıyla" izah etmedi. İdeolojiden şundan bundan bahsetti.
O derece yani...