ABD'li diplomatların Washington'a "Bizim çocuklar başardı"
notuyla geçtiği 12 Eylül askeri darbesinin amaçlarından biri
de Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü sağlamaktı.
Dönemin hükümetinin direncini kırıp istediklerini
aldılar. Darbeden sadece bir ay sonra Yunanistan
NATO'nun askeri kanadına girdi.
Sonrası malum...
Türkiye'de, askeriyesinden hariciyesine ABD'nin ve
NATO'nun perspektifinden dünyaya
bakan düzeni kurumsallaştırdılar.
İşte, Ankara'nın, Finlandiya ve İsveç'in birliğe
üyelik taleplerini PKK'ya verdikleri desteği gerekçe göstererek
"one minute" diye karşılamasını şu sözlerle eleştiren Namık
Tan'lar bu mekaniğin memurlarıdır:
"Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyelik başvurularına olumsuz
yaklaştığımıza dair ifadelerin, aslında Biden'a yönelik 'Beni
muhatap al, en azından bir telefon et' mesajı olduğunu
düşünüyorum."
Bu halkın adam yerine koyup uluslararası
arenada haklarını arasın diye büyükelçilik gibi
onurlu sıfatlar verdiği şu küçük adama bakar mısınız?
Onuru, yurtseverliği falan geçtim, insan taşıdığı eski
sıfatlardan, kömür siyahına boyasa da ağarmış
saçlarından utanır.
Deşifre ardından tasfiye olanlar da artık ağızlarını büzmeden açık
açık kimliklerini ifşa ediyorlar... Ermenistan- Azerbaycan
savaşında dünyaya TSK'nın "cihatçılarla çalıştığını" söyleyecek
kadar ileri giden CHP'nin emekli büyükelçisi Ünal
Çeviköz gibi...
Bereket, fiilen Türkiye'nin değil
Washington'un, Telaviv'in Büyükelçisi olarak hizmet gören
bu sömürge diplomatlarının Dışişlerindeki etkinliği
zayıflatıldı.
Arkasına halkın sandıktaki güçlü desteğini alan Erdoğan,
Türkiye'ye ileri bir karakol görevini layık görenlerin
işlettiği bu sömürge çarkını kırdı.
Şimdi Türkiye, küresel örgütlerdeki haklarından doğan
kozlarını ulusal çıkarlarına uygun olarak
"değerlendiriyor."
Rakipleri "tak" dediklerinde "şak" diye yapmıyor. Türkiye'nin
kazanımlarını gözetiyor, mücadele ediyor...
Finlandiya'nın ve İsveç'in NATO'ya üyelikleri konusunda
da altın değerindeki oyunu dış politikadaki diğer
tartışmalı meselelerde elini güçlendirmek için
kullanıyor...