Dün Hürriyet'te Genel Yayın Yönetmenleri Sedat Ergin'in köşe yazısı vardı. Şaşırdım. Zira bu Sedat Bey'in göreve geldiğinden beri ya ikinci yazısıydı ya da üç. O halde olağanüstü bir durum olmalıydı. Baktım, Reza Zerrab'ın yakalandığı haberini nasıl "atlattıklarının" inanılamaz, muhteşem, adeta harikulade öyküsünü anlatmış. Biliyorsunuz, Zerrab'ın gözaltı fotosunun nasıl olup da saniyesinde ve sadece Hürriyet'e fakslandığı merak ediliyordu. Ha bir de grubunun Cemaat'le birlikte bu konuyu Türkiye'nin ilk gündem maddesi haline getirdikleri yönündeki iddialara cevap vermişti Sedat Bey. Ergin özetle "Oğlan bizim, kız bizim, gazete bizim, hangi haberi cilalayacağımızı size mi soracağız" diyor. Haklı. Kimin, gazetesini ve gazeteciliğini kimin hizmetine vermek zorunda kaldığından kime ne. Ancak yaptığı gazeteciliğin ideal olduğunu söyleyip yayın politikalarını eleştirenleri sanki "Zerrab'ın haberini vermeyin" demişler gibi itham ederse olmaz. Kendi adıma konuşayım. Örneğin ben Zerrab haberinin Cemaat, Doğan grubu ve PKK medyasında verilişini de eleştirdim, ama haberi anında ATV Kahvaltı Haberleri'nde de işledik. Neyse, Aslında Sedat Bey de diğerleri de çok iyi biliyor. Ahali her şeyin farkında.