Polisin, provokasyonlarıyla 28 Şubat'ın toplumsal
altyapısını hazırlayan ekibi hatırlan Kuytulcuların
eylemine sert müdahalesi tartışılıyor.
Görüntüler üzerine söylenmeyen kalmadı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da polisler
hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı.
Ne var ki bizzat Bakanın "Tüm tahrik, hakaret ve istismara
rağmen orantısız güç uygulamak, bizim
yöntemimiz olmamalıydı" diyerek özeleştiri yaptığı bu konu
"polis şiddeti" bağlamından kopartılmış durumda.
28 Şubat'ın siyasi mirasçısı CHP'nin ya da o dönemde başörtüsü
için "füruat" diyen FETÖ'cülerin olaylar üzerine "Benim baş
örtülü bacım" demeye başlamalarından söz etmiyorum...
Kendilerini İslamcı ya da liberal olarak tarif
eden kimi isimler de gösterilerdeki çarşaflı kadınlara
müdahale eden başörtülü kadın polisleri işaret edip,
aşırı yorumun dibine vuruyorlar...
Bunun için mi 28 Şubat'a direndik, böyle mi olacaktı"
diye yakınıyorlar.
Copunu kaldırmış bir kadın polisi teşhir edip altına
"Yeni Türkiye'nin temsili resmi" diyen bile var.
Kendilerinden, solcuların ve marjinal grupların eylemlerinde aynı
hassasiyeti görmüyoruz ama madem insan hakları diyorlar...
O halde konuyu polisin orantısız
şiddeti üzerinden tartışmak gibi meşru bir
zemin dururken, "Baş örtülü polis çarşaflıya nasıl cop
sallar" noktasına çekmek nasıl bir aklın ürünüdür,
anlamıyorum?
"Başörtülü polis" diye sınıflandırma yapmak tam olarak 28
Şubatçı kafası değil mi?
Bir ayrım yapacaksak en fazla kadın polis,
erkek polis diyebiliriz. Göstericiler için de aynı
şekilde...
Hepsini geçtim... 28 Şubat süreciyle kıyasladıkları bugünün
Türkiye'si, "Bin yıl sürecek" denen darbenin
izlerini devletten ve toplumsal yaşamdan tamamen
silen Erdoğan gibi devrimci, sivil bir
liderin yönetiminde.
Bana Erdoğan'ın dindar kesimlere uygulanan ayrımcılıkla nasıl
mücadele ettiğini, hangi sivil demokratik reformları
gerçekleştirdiğini saydırmayacaksınız herhalde...
El insaf!