Çevremizdeki tüm ülkeler iç savaşlarla, ekonomik krizlerle yakılıp yıkılırken Türkiye bir vaha gibi göze batıyor. Erdoğan döneminde başlayan ve dünya rekabetinde Türkiye'yi önemli bir aktör haline getiren dev alt ve üst yapı projeleri bir bir bitiyor. Son olarak Boğaz'a ve İzmit Körfezi'ne köprüler yapıldı. Avrasya Tüneli sona doğru yürüyor. Havacılık sektörünü domine eden Almanya gibi ülkelerin korkulu rüyası İstanbul'un 3. Havalimanı inşaatı da... Bir ülke için hayati öneme haiz yerli savunma sanayii ve enerji politikalarında bağımsızlık artık Türkiye'nin temel perspektifi. Artık Türkiye bu alanlarda bir adım atarken, "Hangi ülkenin zararına dokunur"un derdine düşmüyor; "bize yararı ne olur" diye bakıyor. Ne var ki, kimsenin ne olduğunu anlatamadığı "ayakkabı kutusu" geyiklerine cevap bu tablodaki her kaleme itirazlar yükseliyor. İtiraz dediysem, çevre duyarlılığı gibi çoğumuzun belki zaman zaman makul bulup destekleyeceği karşı çıkışlardan bahsetmiyorum. Kaldı ki yönetim de eskisi gibi değil, bu konularda duyarlı. Örneğin siz Berat Albayrak'ın "Kuşların göç dönemlerinde gerekirse santralın çalışması duracak" şeklindeki sözlerini, bugüne değin hiçbir enerji Bakanının ağzından duymuş muydunuz? Dolayısıyla sözüm, bu büyük projeleri bela altı yöntemlerle sabote etmeye yönelik olanlara; mesela Cemaatin hukuk darbelerine, Gezi türü sokak kabadayılıklarına ya da PKK terörüne.