Muhalif medyada estirilen Temel Karamollaoğlu rüzgârına baktıkça
aklıma Selahattin Demirtaş geliyor...
7 Haziran 2015 seçimlerine giden süreçte, HDP Genel Başkanı
Demirtaş adeta yeniden keşfedilmişti.
O güne dek partisine ve kendisine PKK ile ilişkilerinden ötürü
mesafeli duran kesimlerin tavrı değişmişti...
Nişantaşı sokaklarında CHP ve HDP bayrakları yan yana asılırken,
kimi CHP'li milletvekilleri bile açıkça HDP'ye oy istiyorlardı.
Tabii Cilalı Demirtaş Dönemi'nde en çok performansı merkez medya
göstermişti.
Kimi CNN Türk ekranlarında Demirtaş'ın eline bağlama
tutuşuyordu...
Kimi FOX TV ana haber bülteninde "YPG'ye ve hatta PKK'ya teşekkür"
ederek başka yerden desteğini sunuyordu.
Kabul etmeliyiz ki bu topyekûn kampanya başarılı oldu. Demirtaş
partisinin oylarını ikiye katlayarak meclise girdi...
Türkiye ise, hükümetin kurulamadığı, PKK'nın HDP'nin aldığı oyla
gaza gelip terörü tırmandırdığı ve 15 Temmuz'un yollarının
döşendiği o karanlık sürece...
Cumhurbaşkanı Erdoğan içeriden ve dışarıdan dayatılan koalisyon tuzağına düşmedi.
İstenen Ak Parti - CHP ya da CHP - HDP - MHP koalisyonları kurulmadı. 1 Kasım'da yeniden seçime gidildi. İstikrar devam ettirildi.
Aksini düşünün... Sizce Türkiye, yukarıdaki koalisyon formüllerinin yönetiminde, o büyük terör dalgasını, darbe girişimini ve bugün şahit olduğumuz Suriye'deki PKK devleti projesini bu denli başarılı şekilde savuşturabilir miydi? *** Ne var ki aynı hatada ısrar etmeyi alışkanlık haline getiren ana muhalefet ve diğeri 2019 seçimleri öncesinde de aynı taktiğe başvuruyor.
Bu kez "umudun adı" Demirtaş değil, yılların siyasetçisi 77 yaşındaki Temel Karamollaoğlu. Saadet Partisi Genel Başkanı.
Düne kadar Sivas katliamı ile ilişkilendirip linç ettikleri Temel Bey'in başına "Che beresi" koyanı mı ararsınız... Yoksa Halk TV'de banttan canlı yayınlanan Saadet Partisi "anma" programlarını mı?
Ancak dün "yobaz" dedikleri Temel Bey'i Atatürkçülere, solculara sevdirmeye çalışırken, Milli Görüş tabanının bu işten ne kadar hoşnut olduğunu sanırım hesaba katmıyorlar.
Mesela, şimdi de "Türkiye'de de hızlı bir dinden kaçış var... Ben tek başıma ancak yüzde onu durdurabiliyorum" açıklamalarıyla gündemde olan İhsan Eliaçık vakası...
Sol sosyetenin "fetva" aldığı Eliaçık'ın, dindar kesimden kapısını çalan var mıdır sizce?
Fakat tüm bunlar bir yana, işin acı yanı, olanın hep CHP seçmenine olması...
Baksanıza umut bağladıkları partilerinin yönetimi her seçim öncesi CHP'yi değil, başka bir siyasi partiyi ve başkanını işaret ediyor kendilerine... Dün Demirtaş, bugün Karamollaoğlu...
Bu CHP'liler ne zaman partisine oy atacak kardeşim!