Evet, bu soruyu, Aralık 2012'de ilan edilen Çözüm Süreci'nin
başlayacağını 4 ay öncesinde ilk duyuran gazetecilerden biri olarak
günlerdir düşünüyorum. Üstelik birkaç ay sonra doğrulanacak bu
iddiam yüzünden o dönem çalıştığım Taraf'ın başındaki Ahmet
Altan'la aram fena bozulmuştu.
Tayyip Erdoğan başbakandı. Ak Parti'nin 30 Eylül 2012'deki kongresi
öncesi partinin 63 maddelik eylem planını koparmayı başarmıştım. Bu
liste aynı zamanda birkaç ay sonra bizzat dönemin başbakanı Erdoğan
tarafından Çözüm Süreci'nin habercisiydi.
Çözüm Süreci'nin "ışığını gördüğüm" bu yazılarım ve haberlerim
üzerine, yayın yönetmenimiz Ahmet Altan beni "diktatörümü övmekle"
suçlayan çok ağır bir yazı yazdı. Ardından, benim ve o dönem bu
tartışmada yanımda duran Yıldıray Oğur'un aleyhine yazı
yazmayanların parmakla gösterildiği günler başladı gazetede.
Bu süreçte 4 ay kadar sonra Başbakan, Çözüm Süreci'nin başladığını
duyurdu. "Bu kış Erdoğan Kürtleri katletmeye hazırlanıyor" diyen
Ahmet Altanlar değil, "barış süreci başlıyor" diyenler haklı
çıkmıştı. Aylar önce yazdığım kulislerim de doğrulanmıştı.
Ahmet Altan bir süre sonra istifa etti. Ben de Gülencilerin
gazeteyi ele geçirmesi üzerine Taraf'tan ayrıldım. Aralık 2012'de
başlayan Çözüm Süreci 2.5 yıl başarıyla sürdü. Kan akmadı. Evet,
çatışmaların yaşanmadığı, PKK'nın silah bırakma ihtimalinin bu
denli ciddi belirdiği ve 40 yıllık bu sorunda Ankara'nın ilk kez bu
denli samimi olduğu o dönem boyunca Çözüm Süreci'nin en kararlı
savunucularındandım.
Ta ki, Öcalan'ın sürece desteğini başından beri içlerine
sindiremeyen HDP ve Kandil açıkça bu süreci istismar etmeye
başlayana kadar. Hatırlayın, hareket içindeki bu savaş koalisyonu
Öcalan'ın Mart 2015 Newroz'unda "silahların bırakılması için bir
kongre toplanması" talimatını bile ellerinin tersiyle
itmişlerdi.
Kimi zaman devletin baraj yapmasını bahane gösterdiler, kimi zaman
da bölgede haraç alan, yol kesen PKK'lılara karşı hukuki süreçlerin
başlatılmasını... HDP'nin oylarını ikiye katladığı 7 Haziran
seçimlerinden bir süre sonra da KCK Yürütme Konseyi Başkanı imzalı
"devrimci halk savaşı başladı" ilanıyla savaşı tekrar başlattılar.
Sandılar ki HDP'nin aldığı yüzde 13, Kobani'nin yarattığı
uluslararası prestij ve koalisyon ihtimali Türkiye'de bağımsız bir
Kürdistan kurmak için yeterli!
Sonrasını biliyorsunuz işte. Şimdi Çözüm Süreci'nin yeniden
başlayıp başlamaması gerektiği tartışılıyor. Kaybettiğimiz onca can
ortada duruyor. Doğru, devletler ve hükümetler kan davası da
gütmez. Ama bizler barış derken savaşa hazırlananların, işi karne
alan çocuklarımızın üzerine bomba atmaya kadar vardırabileceğini
gördük. Hareketin Meclis'te temsil edilen kanadının, ülkenin
diplomatik ilişkilerinin koptuğu, bir nevi fiili savaş yaşadığı
ülkelerle silah pazarlığına soyunduğunu da...
Uzatmaya gerek yok, tek soru yeter. Bugün yeniden benzer bir şans
verilse, henüz üç ay önce yaptıkları gibi, punduna getirince filmi
başa sarmayacaklarının garantisini kim verecek?