O gece her şey gözlerimizin önünde gerçekleşti, dünya da canlı
canlı izledi.
Vergilerimizle silah kuşandırıp maaşlarını ödediğimiz cuntacılar,
hava kararınca üstümüze çöktüler.
Silahlarını, tanklarının namlularını düşmandan korumaya söz
verdikleri halka çevirdiler. 237'mizin canını aldılar. Kurtuluş
Savaşı'nda bile vurulmayan meclisimizi bombaladılar. Ülkenin
seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın üzerine katliam taburları
gönderdiler...
Ülke yaralarını sarmaya çalışırken TV'lerde boy gösteren birtakım
eski askerlerin derdiyse başka.
Darbecilerle hesaplaşmak ve sivilleşmeyi kurumsallaştırmak için
gerçekleştirilen demokratik reformlara kafayı takmışlar.
Sözünü ettiğim eleştiri değil, elbette bu adımların eksiklerini,
kusurlarını söyleyeceğiz.
Ama o kibir, o sütten çıkmış ak kaşık halleriniz nedir Allah
aşkına?
Bunların içinden bir densiz geçen gece "Orduyu Fethullahçılardan
temizleyeceğim diye savaşamaz hale getirmek istiyorlar" bile
dedi.
Evet, "darbeci eskileri" bunu, o gece ülkeyi işgale açık hale
getirmeye çalışan cuntacıları geldikleri yere postalayan, bu uğurda
şehit olan halka, darbenin hedefindeki siyasilere söylüyorlar.
Haddinizi bilin efendiler.
Bu ülke tarihine 3 açık darbe ve sayısız muhtıra "armağan" edenler,
yani orduyu "savaşamaz hale getirenler", ülkeyi savunma işini maaş
ve ayrıcalık beklemeden üzerine alanlara akıl veremez.
Biz darbelerden darbe beğenenlerden değiliz.
27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12Eylül'de, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da...
Atatürk'ün adını kullanıp halkını esir alanlara da karşıyız; dindar
maskesi takıp15 Temmuz'da Türkiye'ye saldıran Fethullahçı
cuntacılara da...
Çünkü demokratlık bir ilke meselesidir, çağa, kişilere göre
değişmez.
Artık alışın, ordumuz da tıpkı polisimiz, itfaiyecimiz gibi
Türkiye'ye ve Türk milletine hizmet için var; efendilik etmek için
değil.
***
DALAKSIZLIK SUÇ DEĞİL AHMET
Ahmet Hakan'ın geçen akşam eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ
ile televizyonda röportajı vardı.
Her şey yolundaydı. Ahmet'in soruları da iyiydi. Ta ki Başbuğ
gazetecimize o soruyu soruncaya kadar.
- Bir dakika. Siz askerliği nerede yaptınız?
Ahmet bir anda dağıldı. Gözlerini mahzunca yere indirdi.
- Iıı beni mi sordunuz?
Şükür Başbuğ kırdığı potu çabuk fark etti.
- Pardon, özür dilerim. Tamam.
O saatten sonra ayar tutmadı program. Peki, hata kimde, Başbuğ'da
mı, Ahmet'te mi?
Ahmet'te tabii ki. Öyle ya sakinliğini korusa. Şöyle bir cevap
verse mesela, topu kaleden çıkartırdı.
"O şerefe nail olamadım. Dalağımı aldırdım çünkü..."
Öyle ya, dalaksızlık suç değil ya.
Yoksa suç mu Ahmet?
***
DAHA NE GÖRDÜNÜZ Kİ?