15 Temmuz'da 241 vatan ve demokrasi şehidi verdik. 2 bin 194 de
gazimiz var.
79 milyonun, gelecek nesillerin ruhuna bile sirayet edecek kadar
şiddetli yaşadığı travma, TSK gibi yıpratılan kurumlar ve
kursağımıza giren ekmekten yiyen ekonomik zararımız da cabası.
Kuşkusuz bu ülkeye, bu halka sinsice saldıranların, zarar
verenlerin ödeyeceği bir bedel olmalıydı. Tarih de, uluslararası
hukuk da, siyaset de, hakkaniyet de bunu söylüyordu.
Öyle de oldu. Bugün Fetullahçı kadrolar ve onların PKK gibi
stratejik ortakları sızdıkları yerlerden tasfiye ediliyorlar.
Bu hukuki tasfiye sürecini hızlandırmak için alınan olağanüstü hal
kararı da, yapısı gereği birtakım mağduriyetlere neden oluyor.
Ancak içine sokulup Meclis'ini vuranları, vatandaşlarını,
polislerini sokakta katleden alçakları bile asmayıp besleyen,
onları insanlarmış gibi yargılayan Türkiye bir hukuk devleti.
Dolayısıyla bu soruşturma sürecinin içine haksız yere dahil edilmiş
gerçek insanların hakları mutlaka iade edilecektir.
Bu ülkenin demokrasisini, laikliğini, güvenliğini, onurunu kendine
dert edip 15 Temmuz'da bu uğurda canını ortaya koyan herkes bu
hakkaniyetin de kuşkusuz takipçisi olacaktır.
Gelin görün ki, tarihin gördüğü bu en alçakça kalkışmanın ardından
devletin meşru müdafaa hakkını kullanmasına açıktan itiraz
edemeyenler yine oyun peşinde.
Darbecilere ve teröristlere yönelik hukuki soruşturmalarda mağdur
olan kimi vatandaşlarımızı araçsallaştırıyorlar. Teröristlere ve
darbecilere karşı yürütülen hukuki mücadelenin tümü hataymış gibi
manipülasyon yapıyorlar.