HDP'nin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın kısa bir süre önce yaptığı "PKK kesinlikle Türkiye'ye karşı silah bırakmalıdır" şeklinde açıklamayı hatırlıyorsunuz değil mi?
Evet, pusuda, mayınla katledilmiş onlarca sivilin, çocuğun, askerin, polisin ölüsü orta yerde yatarken gelen ve yasal bir partinin lideri için müthiş bir çıkışmış gibi cilalandıkça cilalanan açıklamasından bahsediyorum.
Hürriyet'in yazarları sıraya girip, insanlık için küçük Demirtaş için büyük bu adımı ağız dolusu tebrik ediyorlardı. Hatta Demirtaş'ın Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmesi için ciddi ciddi kampanyalar bile başlatanlar vardı.
Bu ve benzeri açıklamaların daha sonra "ama"larla gerekçelendirildiğini dahası inkar edildiğini bilenlerin temkinli yaklaşımları ise "adam daha ne yapsın" denilerek mahkûm ediliyordu. "HDP'nin PKK ile arasına mesafe koymasını istemiyorsunuz" diyenleri bile duydu bu kulaklar.
Peki sonra ne oldu? Ne olacak?
Selahattin Bey yine çark etti. Hollanda Kürt Federasyonu'nun toplantısı öncesi yaptığı basın toplantısında PKK'ya yönelik çağrısının "silah bırak" değil, "karşılıklı ateşkes ve masaya dön" çağrısı olduğunu söyledi
Bununla yetinmeyen Demirtaş, ilk çıkışının ardından kendisine "neyi başardınız ki bize çağrı yapıyorsunuz" diyerek fırça atan Kandil'i haklı bulduğunu da söyledi: "Siyaset neyi başardı ki bize 'silahları sustur' diyor. Siyaset başarmış olsa zaten silah devreye girmezdi, diye okuduk biz onu. Medyada, 'Kandil'den fırça' gibi verilmek istendi ama o öyle değil." Evet, dağılabiliriz.