Trump'ın başkan seçileceğine, farklı kutupların oluşacağına ve
artık "eski dünyanın" geride kalacağına dair analizleri aylardır bu
sütunda okuyorsunuz.
Ancak, ABD toplumunu ve dış politikayı okuyamayıp Trump'ın
seçilmesine mucize diyenler bir yana, bizler bile dönüşümün bu
denli hızlı olacağını tahmin etmiyorduk.
Saflar öylesine hızla şekil değiştirip netleşiyor ki, her sabah
uyandığımızda Türkiye'yi farklı bir pozisyonda buluyoruz.
Şimdilerde de, Trump'ın, Obama'nın bizlere savaş ve darbe girişimi
olarak yansıyan Ortadoğu'daki planlarını rafa kaldırmasıyla oluşan
boşluğu anında Avrupa doldurdu.
Artık Türkiye'ye karşı dışarıdan örgütlenen taarruzların merkez
üssü eski kıta.
Onlar da kurtarıcıları olan yeni görevlerine şevkle başladılar.
Demokrasinin, uluslararası hukukun, teamüllerin, mantığın üzerinde
tepinip duruyorlar.
NATO üyesi, AB adayı, tüm küresel kuruluşların ortağı egemen bir
ülkenin bakanlarına fiili seyahat engeli koyuyorlar.
Dün de oryantalizm kervana Hollanda eklendi. Geçenlerde
Almanya'daki otel rezervasyonu iptal edilen Türk Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağının Hollanda'ya inişine izin
verilmedi!
Bu küstahça tavrın devletlerarası ilişkilerde makul bir izahı
olabilir mi?
Olamaz elbette.
Aslında kendileri de farkında, gel gör ki çaresizler.
15 Mart'taki seçimlerde, "Türkler istenmeyen adam ilan edilsin"
diyen Nazi artığı Geert Wilders'la faşizm yarıştırıyor Hollanda'da
iktidarda olan liberaller.
"Hık" diyeni "Kültür", "mık" diyeni "demokrasi, eşitlik, Fransız
ihtilali" diye susturanlar, Musevilere yaptıkları gibi, neredeyse
"evet" diyen Türkleri neredeyse toplama kamplarına gönderelim
diyecekler.