Biliyorsunuz, sanki Ak Parti'ye, CHP'ye ya da MHP'ye atılan oylar "evladiyelikmiş" gibi, 7 Haziran'da HDP'ye verdikleri oyun "emanet" olduğunu söyleyenler var. Gerçi, seçimlerin ardından Kandil'in komutanları çıkıp, "Demirtaş sana söylüyorum emanetçiler siz anlayın"kabilinden bunları azarladı. "Saçmalamayın, emanet oy falan yok" dedi. Ama bizim eş durumundan hevaller hâlâ aynı teranede ısrarcı.
İyi de, ne olmuştu da normalde başka partiye rezerve ettikleri oylarını Doğan ve Gülen çetesi medyasının yeddi emin ilan ettiği HDP'ye vermişti bu arkadaşlar? Evet, cevaplarını biliyoruz. Sırtını tapışladığı gençler dağlarda birer birer kırılırken sahillerde deniz yataklı pozlar veren (bu arada hâlâ üretiliyormuş demek) Sayın Demirtaş'ın veciz ifadesiyle söylersek "onu başkan yaptırmamak" için.
İyi, hoş, güzel. Kimsenin başkanlığı ağzına bile almadığı 7 Haziran seçimlerinde HDP'ye emaneten "evet" deyip hiçbir partinin tek başına hükümet kuramamasını sağlayarak nihai hedeflerine bir adım yaklaştılar. Bir dahaki belediye seçimlerinde de bir basamak daha sıçrayıp yine "onu başkan yaptırmazlar" belki. Yani sorun yok, ışık hızını yakalamak matematiksel olarak mümkünse, uzun vadede başarmaları teorik olarak olası. Sözümüz yok. Kaldı ki iki gönül bir olduysa bize de "Allah bir yastıkta kocatsın" demekten başka şey düşmezdi, öyle de yaptık zaten.
Anlamadığım şey, seçimlerin üzerinden iki ay bile geçmemişken, babasının evinde oturduklarını kocasının başına kakan ev hanımı misali, emanet oylarını Selahattin Bey'in başına kakmaya başlamaları. Hayırdır, ne oldu da hanenizden yayılan şiddetli geçimsizliğin ilk tıkırtıları komşularınızı rahatsız etmeye başladı? Bebek sahillerinde mehtaba karşı oturup "Onu başkan yaptırmayacağız di mi sevgilim" noktasından "onun" yakındığımız sert üslubunu arar hale geldiniz.