2013 yılında bir kaç gazeteci arkadaşımla birlikte ülkenin en köklü gazetelerinden Türkiye'ye transfer olmuştuk. Ortalığın epeyce hareketlendiğini hatırlıyorum. İşte o günlerde gazeteyi ziyarete gelen bir AK Parti yöneticisi bu hareketlilikten şu sözlerle yakınmıştı:
"Türkiye eskiden huzur veren gazeteydi şimdi biraz rahatsızlık veriyor."
Tabii herkesin beklentisi farklı olabilir ama ben hiçbir zaman gazetelerin huzur veren mecralar olması gerektiğini düşünmedim. Aksine gazetecilik anlayışıma göre, gazeteler odaklandıkları alanları, siyaseti, bürokrasiyi, iş dünyasını hatta magazin alemini zaman zaman huzursuz edebilme potansiyeli kazandıkça gazete olurlar.
O günler geride kaldı. Ne var ki gazetecilerden, yukarıdaki siyasimizin "beklentisini" naif kılan taleplerde bulunanlar hala var.
Huzur beklentisinin yerini, fitne suçlaması aldı. Normalde başarı sayılan, siyasi partilerin iç tartışmalarına dair kulisleri yazan, aktörlerin açıklamaları ve ilişkileri üzerinden analiz yapan gazeteciler "fitnecilikle" suçlanıyor.
"AK Parti'de fitne mi çıkartmaya çalışıyorsunuz siz?"
Üstelik de gazetecilere bu uyarıyı yapanlar meslektaşları. "İnanılır gibi değil" dediğinizi duyar gibiyim. O halde daha çok şaşırtmaya hazır olun. Zira AK Parti'nin, sayın başbakanın bekasını meslek ilkelerinden daha çok düşünen, önemseyen bu fitne dedektörlerinin sayısı merkez ve Cemaat medyasında daha fazla.
Koalisyon alternatifleri konusunda AK Parti-CHP olasılığı dışındaki alternatifleri mi dillendirdiniz?