Cumartesi gece yarısı Şam'daki bazı noktalar ABD, İngiltere ve
Fransa tarafından vuruldu.
Guta'daki kimyasal katliam iddialarının ardından gelen saldırıda
bazı stratejik hedeflerin imha edildiği açıklandı. Ancak var olduğu
söylenen kimyasal tehdidin ne derecede ortadan kaldırıldığını
bilemiyoruz.
Fransa ve İngiltere'nin de destek verdiği operasyonun şimdilik bu
kadarla sınırlı kalacağı belirtilse de yankıları sürüyor.
Türk Dışişleri'nden yapılan açıklamada da ABD'nin Esad'a yönelik
operasyonundan "memnuniyet duyulduğu" ifade edildi.
Evet, diplomasinin dili mesafelidir. Devletler duygularla değil,
yakın ve uzun vadeli hedeflerine uygun olarak hareket ederler.
Dolayısıyla Dışişleri'nin kimilerimizin tepkisini çeken bu
açıklamasının rasyonel bir izahı olduğunu düşünüyorum. Mesela,
Ankara'nın son krizde ABD ile Rusya arasında soyunduğu arabulucu
rolü, tartışılan bu açıklamanın bir nedeni olabilir...
Zira Türkiye bu son tavrıyla, krizin başında Rusya ve İran'la
verdiği pozun bir bağımlılığın ilişkisinden ziyade stratejik bir
tercih olduğunu da göstermiş oldu. Davutoğlu dönemindeki ABD'ye
tamamen angaje pozisyona düşme hatasını tekrarlamadı.
Fakat yıllardır gelişmeleri yakından takip eden bir gazeteci ve
diplomatik davranmak zorunda olmayan bir vatandaş olarak Dışişleri
gibi gelişmeden memnuniyet duymuyorum.
Çünkü, ABD'nin ve sıraya girenlerin Suriye'yi vurmak için pek çok
açık ve gizli gerekçeleri olsa da eminim ki, bunların teki bile
Esad'ın katliamlarıyla ya da sivillerin çektiği acılarla ilgili
değil.
Bence dünkü operasyonun şifresi, Eski CIA şefi, ABD Dışişleri Bakan
Adayı Mike Pompeo'nun Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin verdiği "o
meşhur fotoğrafı" Suriye'ye bağlayıp "biz de görüşmelerin parçası
olabiliriz" çıkışında.
Dolayısıyla, ilerleyen günlerde, iç kamuoyunda Suriye konusunda
"çırak çıkmakla" eleştirilen Trump da, genel grevi unutturmaya
çalışan Macron da Brexit'i affettirmeye çalışan May de benzer
salvolar yapacaklar.
Ama kuşkusuz ki Suriye'de çözüm bölge ülkelerinin inisiyatifiyle
gelecek.