Kar, kış, trafik derken sıcak evlerimize kendimizi attığımızda
rahat bir nefes alıyoruz. Ama bir de bu kıyamette sığınacak bir evi
kalmayanları düşününce ne huzur kalıyor insanda ne moral.
Yok, yoksullardan, sokakta yaşayanlardan bahsetmiyorum bu kez.
Çünkü bu günlerde onlardan daha zor durumda olanlar var ülkede.
Canının, daha da önemlisi aynı evde yaşadığı karısının, kocasının,
çocuğunun canının derdine düşenler.
Milliyet'in başarılı muhabiri Aziz Fidancı'nın 2015'in son günü
Diyarbakır'da yaşayan 80 yaşındaki Ahmet Ergün'le yaptığı söyleşiye
kulak verelim. Uzun bir alıntı olacak ama kesmeye kıyamadım, ta
içimizde hissedelim diye. "19 gün eşim Cemile ile birlikte
evin bodrum katında yaşadık.
Silahlar, bombalar arasında yaşam sürdük. Eşim çok hastaydı, bir
anda fenalaştı.
112 ve 155'i aradım. Onlar gelemeyeceğini söyledi, ben de 'eşim
kalp krizi geçiriyor' dedim. Sonra '8 metreye kadar gelebiliriz'
dediler. Ben de eşime ait tekerlekli sandalyeyi alıp sokaktan
çıkmaya çalıştım. Silahlar patlıyordu. Sokağın başına gelince eşimi
hemen hastaneye kaldırdık.
Doktorlar çok ilgilendi. Bana bir kadın yakınını çağır, sen git
dediler. Ben de kimsemin olmadığını söyledim. Doktorlar 'amca o
bize emanet merak etme, durumu iyiye gidiyor' dediler. Sonra, eşim
iyileşti, ancak ben erkek olarak odasında kalamadım. Baktım zor
durumdayım uçakla İstanbul'da olan yakınlarıma gönderdim. Ben de
evsiz barksız geziyordum. Bir gün arkadaşıma, bir gün diğer
arkadaşıma gidiyordum. Dün ev tuttum.
Kirası 500 TL'den; evde erzak, eşya olmadığı için yeniden Sur içine
geldim.
Battaniye almak istiyorum ama giriş
yasak...http://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/2016/01/04/gitti-jitem-geldi-pkk