Haklarıdır, görgüsüzler diye gazete yapma hürriyet'inden mahrum
edilecek değiller. Ama insan hiç dönüp bakmaz mı haline.
Onların adına utanmayı göze alabilirseniz bir bakın hürriyet'lerini
kullanıp çıkardıkları gazetelerine. Gazete sattıkları "seçkin
müşterilerinin" hayatlarıyla gündüz düşlerine dalan sinekli
bakkalın ve personelinin cakası bi milyon.
Kentin kültürel hayatı onlardan sorulur. ABD'den gelen b sınıfı
müzikallerin avm'lerdeki gösterimlerimde en ön sıraya oturup
"izleme halinde" fotoğraflarını çektirirler. Yeni yeni birkaç
yönetmen ismi ezberlemeye başladılar ama maşallah aralarında auteur
sineması eleştirisi yapan bile var.
Moda dünyası mı? Beyaz çoraplarına dokunmaması koşuluyla her
birinin ne giyeceği image maker'lara emanet. Gerçi uzun vadede
fıtık eder ama çok şükür, erkekte boyu uzun gösteren gizli apartman
topuklu ayakkabılar da "icat" edildi nasılsa. Ama maalesef
paçalardan akmasına engel değil.
E tabii damsız girmeye çalıştıkları sosyetenin bir olmazsa olmazı
da şarap kültürü. Bu "sorunsalı" da tatlarla ve kokularla değil,
şarap şişeleriyle haşır neşir olarak çözmeye çalışıyor
hadsizler.
Halleri bu. Komikten de öte acıklı. İşin garibi, garibim semt
sakinlerinin bazıları da yaratılan çölde vaha bulamadıkları için,
bunların plastik hurma ağacının altından ayrılmıyorlar.
Marmara şarabı degüstatörü
Tabii bu sonradan görmelerin "çöktükleri" gazetenin gazete olduğu
dönemlerini hatırlayıp, bunların şimdiki halleriyle neşesini
bulanlar çoğunlukta.
Örneğin, bugün şarap tavsiyeleriyle "bilinmeye çalışanın" ve
patronunun öyle hikâyeleri vardır ki, Bunuel hayatta olsa
"Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği"ni yeniden çekmek ihtiyacı
duyardı. Birini size de anlatayım. Hikâye, bu arkadaşların meşhur
Petrus şarabının adını duydukları günlerde geçiyor. Ünlü bir
işadamına yemeğe gidiyorlar. İşadamımız bu görgüsüzlerin abartılı
Petrus güzellemelerini duyunca ufak bir oyun oynayayım diyor. Cem
Uzan'ın hediyesi olan bir şişe Petrus'u masaya getiriyor.
Bizimkiler,