Türkiye günlerdir çarşaflı genç bir kadının Anıtkabir'de çektiği videoyu konuşuyor.
Görüntülerde, kadın Atatürk'e hakaret ediyor.
Kadının hali tavrı, kullandığı kelimeler her ayrıntısıyla leş bir görüntü... İzleyenin rahatsız olmaması zor. Zaten herkes de ayakta.
Üstelik yalnızca kendisini "Atatürkçü" olarak tanımlayanlar değil.
Muhafazakârlar, dindarlar ve çarşaflı kadının "Tayyip" diye hitap ettiği Erdoğan'ın seçmenleri de kendisine ateş püskürüyor.
Çünkü böylesine çıkışlara hepimizin karnı tok.
Bu tarz olayların ahmaklıktan kaynaklı spontane çıkışlar değil, bir şeylere zemin hazırlamak için müsait karakterlere yaptırılan provokasyonlar olduğunu biliyoruz. Yakın tarihimiz de, arkasındaki hedefin tüm ayrıntılarıyla ortaya çıktığı benzeri eylemlerle dolu.
Dolayısıyla "bu kez" zor.
Yargı da anında devreye girdi ve çarşaflı kadın tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Soruşturmanın kapsamının yalnızca devlet büyüklerine hakaretle değil, provokasyon boyutunu da içerecek şekilde genişletilmesini umuyoruz.
Zira ciddi iddialar var.
Ancak bu "anında tepkilere" karşın sanki Anıtkabir'deki tiyatroda söylenenler toplumdaki yaygın bir eğilimi yansıtıyormuş gibi davrananlar var...
En çok da sosyal medyadaki FETÖ'cüler... Yeniden kafalarına kalpak geçirip, en sıkı Atatürkçü pozlarında ortalığı velveleye veriyorlar. Hiç demezsiniz, bir çakma imamı, Humeyni gibi Türkiye'ye getirmek, Cumhuriyet'in köküne kibrit suyu dökmek için örgütlenenler bunlar diye...
Hatta PKK'lı hesaplar bile bir gecede başımıza Atatürkçü kesildiler.
İnandırıcı olmak için de HDP'nin güçlü olduğu kentlerde Atatürk büstlerine yapılan saldırıları övdükleri twitleri apar topar sildiler.
Dün gece Bodrum beach barlardan yükselen İzmir Marşı tüm koylardan rahatlıkla dinlenebiliyordu.
Sanırım bu son provokasyonu protesto ediyorlardı.
Ancak tablonun bu karanlık yüzünü de akıllarından çıkartmamalılar...
Zira sanıldığının aksine bu provokasyonun hedefi Erdoğan yönetimi değil, Atatürkçüler.
Alet olmayın!