Dağ kadrosunun, sığınaklarının önemli bir kısmını ve kırsaldaki alan hâkimiyetini TSK operasyonlarında kaybeden Kandil şehirlere yöneldi. Bölgede yerel örgütlenmesinin güçlü olduğu "sembolik değeri yüksek" yerleşim yerlerine militan gruplarını gönderdi.
Geldikleri ilçede hendekler kazıp bombalarla bubi tuzakları kuran PKK'lılar arasında keskin nişancılar da var. Güvenlik güçlerinin işi elbette ki çok zor. Zücaciyeye dalmış fil gibi sağı solu kırıp döken PKK'lılara bir beyin cerrahı hassasiyetiyle müdahale etmeleri gerekiyor. Çünkü etraf sivil dolu ve en ufak hatalarını ya da görevlerinin doğasından kaynaklı olumsuzluklarını büyüteçle izleyen bir basın var. Hatta güvenlik güçleri PKK'nın sivillere zarar vermesini de engellemek zorunda. Çünkü PKK'nın zırhlı aracı polisin de roket atarı varmış gibi, kent merkezlerinde roket atarla hayatını kaybeden sivillerden bile polisi sorumlu tutanlar var.
Bölgede sorun derinleşiyor. Her gün bir iki ilçede geçici sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Peki, sorun bu şekilde nasıl çözülecek? Bölgedeki çatışmada PKK'lılardan yana tavrı alıp operasyonların durdurulması gerektiğini savunanların siyasi açıdan ciddiye alınacak yanları yok.
Zira ortada "devrimci şiddet" diyerek meşrulaştırmaya çalıştıkları PKK'lıların faaliyetleri haklı kılacak asgari zemin bile yok. Muhataplarının, bölgede militanlarını asan İran gibi ülkeler dururken, Cumhuriyet tarihinde ilk kez çözüm iradesini üstlenmiş Tayyip Erdoğan ve hükümet olması şöyle dursun. Eğer söyledikleri gibi silahı meşru kılacak bir baskı ortamı olsaydı bugün o bölgelerde günlerce çatışacak altyapıyı kurmaları zaten mümkün olmazdı.