Memlekette "iktisatlı" ekonomist bulmak zor olduğu için en çok
çarpıtılan alan ekonomidir.
Mevzuu gereksiz ayrıntılara boğarlarsa entel görüneceğini sanan bu
arkadaşların son olarak çorbaya çevirdikleri konu Varlık fonu.
Biliyorsunuz, Halk Bank, Ziraat Bankası, THY gibi Türkiye'nin dünya
çapındaki markalarının yönetimi bir fona devrediliyor.
Muhalefet ayakta. Fonu, Osmanlı bütçesinin yönetimini
emperyalistlere bırakan Düyun-u Umumiye'ye benzeten sürrealist
siyasiler bile var.
Oysa yapılan iş tam tersi. Kamuya ait gibi görünen ancak varlıkları
dışında kamuya güçleri oranında artı sağlayamayan bazı kurumlar
daha verimli olsunlar diye gerçekten kamuya devrediliyor. Yani
millileştiriliyor.
Sorularla devam edelim.
Bu fona niçin ihtiyaç duyuldu?
Türkiye'nin "fazlası var" ama ulusal kaynaklarını, birikimlerini
verimli şekilde kullanamıyor. Büyük markaların prestijlerinden
yararlanamıyor.
Çünkü küresel muktedirler ülkede öyle bir ekonomi yönetimi modeli
kurmuşlar ki, Türkiye zenginlikleriyle övünemiyor, "bizim"
diyemiyor. Zira ekonomi yönetimi bölünmüş.
Peki, Varlık Fonu bu sorunu nasıl çözecek?
Bu modelle Türkiye yatırımlarını finansmana dönüştürecek. Arkasına
Türkiye'nin markalarının ve kurumlarının gücünü alan Fon, yeni dev
altyapı projelerine, ulusal sanayiye vs. daha rahat kaynak
bulabilecek.
Yani artık Türkiye, rekabet gücünün, 'ye kürküm ye'nin para ettiği
dünya piyasalarında, G-20'ye girecek dev bir "holding" olduğu halde
bakkal gibi ezilip büzülmeyecek!
Muhalefetin "Türk tipi" diyerek aklınca aşağılamaya çalıştığı bu
fonun başka gelişmiş ülkelerde örneği var mı?
Sorulmaz ama elbette var. Envai çeşit fon, son dönemin devleşen
ekonomilerinin önemli bir kaynağı. Çin'den Norveç'e... Ama bizim,
sınırsız insan ve doğal kaynağı olan ülkelerden farklı olarak yöne-
teceğimiz ekonomik değerlerimiz var.
Yani evet, Türk tipi bu fon.
Ancak bazı eziklerin imalarının aksine, özgün koşullarımızı gözetip
kendimize has bir model geliştirmek ayıp değil, olsa olsa özgüvenin
ve gururun kaynağıdır.
Denetim dışı mı?