Seçimler muazzam bir katılım oranıyla gerçekleşti. Tüm partiler,
toplumdaki karşılıklarının ne olduğunu net olarak görmüş oldular.
Bu ilgi, seçmen iradesinin önümüzdeki dönemde layıkıyla temsili
açısından sevindirici.
Türkiye'de sandık iradesi dışında hiçbir gücün siyasete müdahale
edemediği herkesçe görüldü. Bu şu an için tek başına iktidar
kuramayan Ak Parti'nin kurucusu Tayyip Erdoğan'ın paradigmasının
Türkiye'ye armağanıdır.
Şu an için kabaca oy oranları şöyle: Ak Parti yüzde 41, CHP 25, MHP
16, HDP 13.
Peki bu tablo bize neyi gösteriyor? Birincisi, 13 yıllık bir
iktidarın her şeye rağmen sandıktan birinci parti olarak çıkması
önemli. İktidar yorgunluğunun bedeli olan yüzde 7-8 de dramatik bir
rakam değil. Ama Ak Parti tek başına hükümeti kuramıyor. Barajı
aşan HDP'nin başarısı da ortada.
MHP'deki 2011 seçimlerine göre yüzde 2-3 artış çok anlamlı değil.
CHP ise ana muhalefet konumunun avantajını yine kullanamadı. Bir
önceki seçimlere göre 1 puanlık kaybı 5-6 civarında değerlendirmek
mümkün.
Seçimden önceki "Göğsünüzü gere gere sandığa gidin" başlıklı yazımı
şu sözlerle sonlandırmıştım: "Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun
kimse enseyi karartmasın. Zira halk ne diyorsa haklıdır ve verdiği
karnede herkes için dersler vardır."
Aynı sözleri tekrarlıyorum. Ak Parti de, CHP ve MHP gibi "klasik"
muhalefet de, bu seçimle karşı milliyetçiliği büyüten HDP de
kendisine dersler çıkartmalı.