PKK cuma günü Tunceli kent merkezinde bir polis karakoluna
saldırdı. Gün içerisinde saldırının tüm ayrıntılarını ortaya koyan
video görüntüleri de internette yayımlandı.
Görüntülerde iki PKK'lı, etrafta onca sivil yaya ve araç olduğu
halde, kent merkezinde ellerindeki Kalaşnikoflarla sağa sola ateş
açarken görülüyorlar.
Zaten çekimi yapan da çatışma bölgesindeki siviller.
Derken güvenlik güçlerinin açtığı ateşle PKK'lıların yere
yığıldıkları görülüyor. Bu sırada PKK'lılardan biri üzerindeki el
bombasının pimini çekiyor ve patlatıyor.
Olayda 30 yaşındaki polis memuru Murat Savaş Kale şehit olurken,
bir PKK'lı öldürülüyor, diğeri ise yaralı ele geçiriliyor.
Ortalık yatışınca, yaşanmaması şans olacak vahşetin acı karesi
ortaya çıkıyor. Özel bir şirkette çalışan ve alışverişe gittiği
sırada bu vahşetin arasında kalan 26 yaşındaki Ayten Gülhan
hayatını kaybediyor. Gülhan'ın cenazesinin Adli Tıp'a gönderildiği
belirtiliyor. Otopsinin ardından genç kadının ölümüne neden olan
mermilerin hangi silahtan ya da silahlardan çıktığı netlik
kazanacak.
Başka ne olacaktı?
Korkunç dakikalar. İnsan izlerken bile, orada bulunan çoluk çocuk
için kaygılanmadan edemiyor. Düşünün tüm bu olan bitenin yaşandığı
yer bir kentin merkezi.
Çatışmanın ardından dün kentte İnsan Hakları Derneği'nin (İHD)
öncülüğünde protesto gösterileri düzenlendi. Yapılan açıklamadaki
beylik laflar bildiğiniz gibi. Soyut, faili muğlaklaştıran ve bu
haliyle şiddete meşruiyet sağlayan klişeler.
Güpegündüz iki teröristin kent merkezine ellerindeki silahlarla
niçin gönderildiği hiç sorgulanmıyor. Bu eylemin, eleştirdikleri
devlet politikasının "barışçıl" bir düzleme çekilmesine ne
gibi bir katkı sağlayacağı, amacı tartışılmıyor.
Hadi karakolda memuriyet görevini yapmaktan başka hiçbir suçu
olmayan 30 yaşındaki polis memurunun ihlal edilen yaşam hakkını
sahiplenmelerini zaten beklemiyoruz. Peki ya hayatını kaybeden
sivil Gülhan'ın insan hakkı ne olacak?
Bu noktada, devletin meşru müdafaa hakkını kullanıp sivillerin
arasına ellerindeki silahlarla dalanlara müdahale etmesinden başka
sorgulanacak hiç mi bir şey yok?
Sivillerin canıyla bile bile ladese giren PKK'nın sorumluluğuna tek
bir laf etmeden Gülhan'a sahip çıkmak mümkün mü?
Nedir istediğiniz? Eli silahlı ne idüğü belirsiz tipler karakolu
basıp memurları öldürsün, çocukların oynadığı sokaklarda sağa sola
kurşun sıksın. Ve devlet, temel görevini, halkın can güvenliğini
sağlamaya yönelik hiçbir şey yapmasın öyle mi?
Gülhan'ın bedeninden çıkacak mermi hangi silahtan çıkmış olursa
olsun, katil bu deliliğe soyunan o iki terörist ve elbette "nam
olsun" diye bu emri veren yöneticileridir.