Benim için unutulmaz bir andı. Yıl 2004. Prof. Ayşe Soysal,
Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanmıştı... Bu vesileyle
düzenlenen devir teslim toplantısında Prof. Zafer Toprak, olayın
önemini ve anlamını anlatan bir konuşma yapmıştı.
Zafer Hoca kadın yöneticiler hakkında örnekler verirken lafı
çevremizdeki ülkelere getirdi. Birleşmiş Milletler'in hazırladığı
Toplumsal Cinsiyete Bağlı Gelişmişlik Endeksi'nden aldığı bazı
veriler, salonda bulunan Kemalistlerin buz kesmesine yol açtı.
Bizdeki kadın milletvekili oranı (o sırada) yüzde 4.4 idi.
Suriye'de ise yüzde 12... Ardından daha da "vahim" bir veri geldi:
Üst düzey kadın yönetici oranı Türkiye'de yüzde 7'yken, İran'da
yüzde 13'tü! Birçok Batı ülkesinden daha önce kadınlara seçme ve
seçilme hakkı tanıdığı için övünen "Cumhuriyet", düpedüz nal
toplamaya başlamıştı.
Bu olayı daha önce de yazmıştım. Şimdi bir kez daha hatırlatmamın
nedeni sadece 8 Mart Dünya Kadınlar Günü değil... Özen
gösterilmediği takdirde, kadın haklarında ve kadın emeğinin
değerlendirilmesinde ne kadar kolay gerilere düşeceğimizin altını
çizmek.
Kadınların eğitim görerek yönetici pozisyonlara gelmesi niye
önemli? Bunun iki temel nedeni var.
İlk nokta İnsan Haklarıyla ilgili: Kadınların gelişmesini
engellemeye kimsenin hakkı bulunmuyor.
Geçenlerde cübbelinin teki, "kız çocukları okutmayın" diyordu. Bu
tipleri ikna etmeye çalışmanın manası yok. Zaten Osmanlı hayranı da
oldukları için, falakaya çekmek en iyisi. Belki o zaman bir insanın
elinden haklarını almanın ne olduğunu biraz olsun anlarlar.
Geçelim...