CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun yargılandığı
davada dün karar açıklandı.
Kaftancıoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni alenen aşağılama"
suçundan 1 yıl 8 ay, "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret"
suçundan 1 yıl 6 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Basında yer alan haberlere göre heyet, Kaftancıoğlu'nun aldığı
cezayı, karara karşı şiir okumamasını pişmanlık duymamasına delil
göstererek ertelemedi.
Mahkeme ayrıca, Kaftancıoğlu için "terör örgütü propagandası
yapmak" suçundan 1 yıl 6 ay, "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik
etmek" suçundan 2 yıl 8 ay, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan da 2
yıl 4 ay hapis cezası kararı verdi. Yargı muhabirlerimizden
edindiğim bilgiye göre, Kaftancıoğlu'nun toplamda aldığı 9 yıl 8 ay
20 günlük hapis cezası hakkında son kararı Bölge Adliye Mahkemesi
verecek.
Elbette istediğim, ceza yasalarına rağmen hakaret fiilinin suç sayılmaması değil.
Sadece bu tür davalarda, diğer hukuk devletlerinde de olduğu gibi, para cezası türünden yaptırımların uygulanabileceğini söylüyorum. Çünkü bunun daha medeni ve caydırıcı bir alternatif olduğunu düşünüyorum.
Terör örgütü propagandası yapmak gibi, dünyanın kurumsallaşmış hiçbir demokrasisinde meşru siyasetin sınırları içinde görülemeyecek suçlarsa daha ciddi bir mesele.
Hele ki, Türkiye gibi saldırılarda bugüne değin on binlerce kurban vermiş, sınırlarının hemen yanı başında ABD destekli bir terör ordusu hazır bekleyen, ulusal güvenliği yakın tehdit altında olan bir ülkede...
İşte bu yüzden söz konusu suçun tanımı daha net yapılmalı. Böyle bir suçtan mahkûm olan kişinin, örgütsel bağlantısına dair tweet'ten daha somut deliller de ortaya koyulmalı. Kuşkusuz bu görev de yine, topu medyaya atmaya alışan yargı organlarına düşüyor.
Öyle ya, devletin böylesine ciddi gördüğü bir suçu 1 yıl 6 aylık hapis cezasıyla geçiştirmesi sizce de garip değil mi? *** Elbette buraya kadar anlattıklarımız hukuk devletinin evrensel çerçevesi ve mantığıyla ilgili.
Cumhuriyetin kurucu partisinin İstanbul İl Başkanlığı gibi önemli bir görevi yürüten bir Kaftancıoğlu'nun duruşmanın ardından yaptığı şu açıklamayı ise sanırım aynı düzlemde konuşmak olanaksız:
"Kararlar duruşma salonlarında değil, saray odalarında alınıyor. Mafya yöntemleriyle siyaseti yönlendirmeye çalışanlarla mücadelemiz yeni başlıyor!" Kaftancıoğlu, hakkında hüküm açıklayan mahkemeyi bir mafya örgütlenmesinin ayağı olarak gördüğüne göre karara da şaşırmamış olmalı. Hatta parti olarak yönetmeye talip olduğu devleti böyle konumlandırdığına bakılırsa bugünkü kararı öngörmüş bile olabilir.
Keşke yargımız da Erdoğan gibi bir numaraya yükselmenin tek yolunun hüküm giymek olduğunu sanan atanmamış kahramanların ülke gündemini trollemelerine ve siyaseti manipüle etmelerine zemin oluşturmayacak bir hukuk sistemi için kafa yorsa.
Umarım Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün dün Meclis gündemine getireceklerini söylediği yargı reform paketinde bu perspektif de gözetilir.