Sandıkta alamadıkları siyasal iktidarı, Türkiye siyasetini ve
ekonomisini zayıflatarak gasp etmek için desteklemedikleri siyaset
dışı yapı ve yöntem kalmadı.
Askeri darbe, Gezi türü sokak kabadayılıkları, Esad, Rusya, PKK,
Cemaat...
Ama hiçbiri sonuç vermedi. Halk operasyoncuların kafasına yumruğu
sandıkta indirdi. Halkın iktidarını deviremediler.
Şimdi hepsi bir olmuşlar, inancını, yaşam tarzını ve siyasi
tercihlerini aşağıladıkları insanlara siyasi partilerinin başında
kim olursa "daha iyi olacağını" dikte etmeye çalışıyorlar.
Evet şimdiki mevzuları AK Parti MKYK'nın aldığı kararın ardından
genel Başkanlığı bırakacağını açıklayan Başbakan Davutoğlu.
Düne kadar "düşük profilli," "kukla" gibi ithamlarla komplekse
sokup Yıldırım Akbulut gibi etkisizleştirmeye çalıştıkları
Davutoğlu'nun "aslında ne kadar da yetkin bir başbakan" olduğunu
söylüyorlar.
CHP'nin başına Cemaat'in kaset operasyonuyla gelen Kemal
Kılıçdaroğlu, AK Parti yönetiminin aldığı kararların uygulanmasını
parti içi demokrasi sorunu sayıyor. Kısa bir süre önce kabinesinden
bir kadın bakana küfrettiği Başbakan'ın arkasından su döküyor,
"Hakkını helal ediyor." Artık, AK Partililer ve Davutoğlu üzerinde
ne hakkı varsa?
Öcalan'ın bile milletvekili ve belediye başkan adaylarını Kandil
belirlediği için "onursuzlukla" suçladığı Demirtaş ve HDP'li silah
arkadaşları AK Parti'nin istişare mekanizmalarını beğenmiyorlar.
Hendekle, barikatla devirmeye çalıştıkları iktidarın tabanına,
halkın yüzde 52'sinin oyunu almış bir siyasinin 13 yıl boyunca
zirvede tuttuğu partisi üzerindeki etkisini, ağırlığını "vesayet"
diye yedirmeye çalışıyorlar.
Aydın Doğan'ın gazeteleri, televizyonları, Cemaat'in torelleri,
Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil gibi umduğunu bulamamış darbeciler
gibi otuz iki ksım tekmili birden ne kadar AK Parti düşmanı varsa
bir anda başımıza "Hocacı" kesildi.
Hiç utanmaları yok.