Sanayi Devrimi'nin işçi sınıfının büyütmesi ve
hareketlendirmesiyle heyecanlanan Marx, 1848'de kaleme
aldığı Komünist Manifesto'da böyle diyordu.
Marks'ın beklediği gibi devrim, işçi sınıfının palazlandığı
sanayisi gelişmiş Avrupa'da değil, köylülüğün yoğun olduğu Rusya'da
patlak verdi. Evet, Marx'ın Almanya'da yaptığı hesap
çarşı Avrupa'ya uymamıştı. Ama yanılmadığı bir nokta vardı.
Buharlaşıyor dediğimodernizmin sonu
gelmekte gecikmeyecekti!
Komünist Manifesto'dan yaklaşık 150 yıl sonra bilgi
devrimini yapan insanlığın yenidüzeni de bir
buharlaşmanın eşiğinde.
Marx'ın o dönemin dinamiklerini tarif etmek için yazdığı şu
satırlar da bugüne uyuyor: "Veinsanlar nihayet kendi gerçek
yaşam koşulları ve diğer insanlarla
ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor." Aynen öyle. İkinci Dünya
Savaşı ile dünyaya hâkim olan güçlerin
adeta kutsallaştırdıkları ilkeler birer birer eriyor.
NATO'su, AB'si, BM'si ve onların 3.
Dünya'yı aşağılamak, köleleştirmek için kurdukları
kurumların foyası bir bir ortayadökülüyor. Bugüne
değin, beş ülkeden ibaret oldukları halde kendilerine
"uluslararasıtoplum" diyen çeteye biat eden onlarca
mazlum halk ve temsilcileri "hadlerini aşıp" eşitlik
istiyor.
İngiltere gibi bir süper güç, ilk fırsatını
bulduğunda ayağına pranga olan köhnemişlerkulübü
AB'nin arka kapısından kaçıyor.