Bir önceki grup konuşmasında bir kadın bakana Cemaat'in seksist
küfür kalıplarıyla saldıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
dün yine aynı telden çaldı.
Konuşmasında 'Altına yatmak'tan girdi, çamaşırların arasından
çıktı. Pek çok kişi, milyonlarca CHP'linin sorumluluğunu taşıyan o
yaştaki bir siyasetçiyi "ne kadar" ayıp diye uyarmayı bile ayıp
saydığı için yalnızca kafasını sallayıp geçiyor.
Ne var ki Kılıçdaroğlu'nun tabanındaki genişçe bir kitleyi de
utandırarak şekilde küfre, kadınlara hakarete soyunması onun
kompleksli kişiliğiyle alakalı bir değil. Zira onun bu tarzı, aynı
zamanda çaresizliğin göstergesi bir bel atı mücadele
stratejisi.
Yani 6 yıllık görev süresince girdiği 6 seçimde kaybeden bir
siyasinin anlık öfke patlamalarının ya da pasif agresif
semptomların ötesinde bir durumla karşı karşıyayız.
Artık şüphem kalmadı. Kemal Bey parlamentoyu kilitlemeye, asgari
nezaket zeminini ortadan kaldırarak siyaseti imkânsızlaştırmaya
çalışıyor. Bu artık onun tarz-ı siyaseti. Tıpkı yakın
tarihimizdeki, darbe önceleri yer altı kadar bel atına da inen
diğer "misyon sahibi" muhalefet liderleri gibi.
Çoğu son yolculuklarına bir başlarına uğurlandılar. Ama onların,
askere, ecnebilere, artık siyaset dışı kim varsa ona gel gel yapan
anti siyaset yöntemleri hâlâ cazibesini koruyor.
İşte Kılıçdaroğlu da o yolun yolcusu. Canı gönülden istiyor ki
tansiyon yükselsin; başlıyor küfre. Ardından siyasi tercihlerine,
yaşam tarzlarına cinsiyetçi küfürlerle saldırdığı insanların tepki
göstermesini bekliyor. Çünkü böylelikle, taraftarlarını bile
savunmayacakları durumlarla karşı karşıya bırakıp
kemikleştirebiliyor. Sonra gelsin toplumsal kutuplaşma
tiratları.