Ve o günlerde, mantığını partizanlığa teslim etmemiş aklı
başında herkesin önerdiği gibi, erken bir seçim yerine, tüm parti
temsilcilerinin gözetiminde bir "erken sayım" yapabilseydi.
Böylece hem bu meseleyi çoktan kapatmış olurduk, vakit
kaybetmezdik. Hem de YSK, seçimlerin "hızla neticelendirilme"
ilkesine daha uygun bir hukuki karar almış olurdu. Demokrasimizi
güçlendirirdi.
İtirazlar sonucu sandıkların sadece yüzde onunun yeniden
sayıldığını ve seçimden 29 bin oy farkla birinci çıkan adayın
oyunun 16 bin azaldığını düşünürsek bu kararın seçmen iradesinin
tecelli etmesi için ne kadar elzem olduğu da ortada.
Ama olmadı...
Bu durumun oluşumuna dair pek çok neden öne sürebiliriz. Yalnızca,
YSK üyelerinin, ana muhalefet lideri tarafından Meclis'te, tek tek
adlarının okunup yuhalatılmalarını, hedef gösterilmelerini
düşünürsek bile üzerlerindeki baskıyı tahayyül etmekte zorlanmayız
sanırım.