Fenerbahçe'yi tutmanın en zor olduğu günlerden geçiyoruz. En son
tribününden "dört dört dört" diye tezahürat yapan Çaykur Rize'nin
elinden 3-0'la kurtardık kendimizi.
Çok şükür!
Ama sanırım asıl zor durumda olan, taraftardan ziyade Kulübün yeni
Başkanı Ali Koç.
Zira eminim, bu işe girerken cepten koyduğu milyonlarca Dolar'ın
karşılığının farklı olacağını düşünmüştü.
Muhtemelen, memleketteki rekabete alışmamış beyaz Türk sermayesi
kafasıyla, iyi hesaplatıp bütçeyi denklerim, takımı da bir
yabancıya teslim ettim mi başkanlığın keyfini sürerim demişti.
"Yabancılar" varsa sorun yoktur, hep iyi yönetirler ya!
Ama olmuyor işte. Sahadaki performansın, tribünlerin pratiği, büyük
aile şirketlerinin mirasçılarının alıştıkları gibi
yönetilemiyor.
Peki ya, daha dün "soyunma odasına giren bir yönetici olmayacağım" diyen Koç'un, daha başında deplasman tribününde taraftarın arasına dalması?
Ekibi olan futbolcularını satması?
Başlı başına bu hal bile "amatörlüğün" resmi değil midir? Orta düzey deneyime sahip bir yöneticinin bile düşmeyeceği bu hata geleceğe dair bizlere fikir vermez mi? *** Evet, Aziz Yıldırım'ın yarattığı bıkkınlığın üzerine Ali Koç iyi gelmişti.
Elbette bir Faruk Süren değildi ama diğerlerini düşününce şık sayılırdı.
Eli yüzü düzgündü, İstanbul Türkçesiyle konuşuyordu, samimiydi, iyi bir taraftardı vs.
Hepsinden ama hepsinden önemlisi o bir Koç'tu. Holdingdeki şahsi başarıları parlak olmasa da, Türkiye'nin koşullarını, ayrıcalıklarını iyi kullanıp "başarmış" bir ailenin erkek çocuğuydu...
Ali Bey'in yönetiminde Koç'lar gibi kalkınmayacaktı da ne yapacaktı bu Fenerbahçe...
Umarım şu sarhoşluk geçer de herkes eldekini avucundakini anlar ve Fenerbahçe hak ettiği yere gelir.
Ama olmazsa da sorun yok. Bizler bu mantıkla "Koç'lar olmadı madem Sabancı'lar olsun" der, enseyi karartmayız.
Öyle ya onlarda da Ali Bey'i aratmayacak parlak çocuklar var. Haklısınız, hatta ille erkek olacak diye de bir kural yok. Hangi çağda yaşıyoruz efendim, değil mi?