Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz günlerde Latin Amerika
ülkelerine Venezüellalı mültecilere kapılarını açmaları için
çağrıda bulundu.
Zira batı merkez medyasının verilerine göre, ekonomik kriz
nedeniyle ülkeden göçenlerin sayısı 2.3 milyonu buldu. Halkın iş
bulmak için çevre ülkelere gittiği söyleniyor. Enflasyon binli
rakamlarda...
Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinden birine sahip
olan ülkenin bu hale gelebilmesi garip görünse de anlaşılmaz değil.
Çünkü Venezüella eski başkan Chavez döneminden beri doğal
kaynakları kamulaştırıyor, ABD şirketlerini ülkeden gönderiyor.
Ulusal kahramanları Bolivar'ın bağımsızlık idealinin peşinden
gitmelerinin bedelini de sayısız darbe girişimiyle ödüyorlar.
Haklısınız, ABD Başkanı'nın açıkça işgal etmekle tehdit ettiği bir
ülkeye hangi doğal zenginlik yeter ki? Libya, Irak, Suriye, Suudi
Arabistan vs... Hangisi bağımsız, hangisinde halk refahı
paylaşabiliyor?
Yalnızca enerji coğrafyasındaki "doğal zenginler" değil, havada tutup tavada yemeye mecbur olan bizim gibi ülkeler de zor günlerden geçiyor.
Avrupa'da Shengen sınırları gizlese de ekonomik sıkıntılar nedeniyle dev bir nüfus hareketliliği var...
Yunanistan'da devlet, emeklilerinki de dahil maaşların "ödeyebildiği" kadarını ödüyor. Ülkedeki limanların, demiryollarının nerdeyse tümü yabancı şirketlere satılmış durumda... Ülkedeki son liman olan Pire'yi de geçenlerde Çinliler aldı. İstanbul'da iş arayan Yunan doktorların sayısı Yunanistan Sağlık Bakanı'nı acil tedbirler almak zorunda bırakıyor... *** Bu koşullarda Türkiye'nin birinci gündemi de elbette ekonomi.
Kuşkusuz sorunlarımız, alınması gereken yapısal tedbirlerimiz, tasarrufa ve üretime ağırlık vermek gibi önceliklerimiz var.
Ancak durum, "Bayram bitince pazartesi sabahı kriz gelecekmiş" diye garda bekleyen endişeli zenginlerimizin hayal ettiği gibi değil.
Zira sanki şekerlerinden bahseder gibi tarif ettikleri gizli kriz günlerinde Türk halkı hiç oralı değil.
Krizde denilen ülkenin insanları, kitlesel bir tasarruf refleksiyle daha az harcayacakları köylerine değil, akın akın lüks tatil beldelerine göçüyorlar...
Bodrum'u lağım kokuyor o ayrı konu ama sadece bayramda 10 milyon göç alan Muğla'nın nüfusu İstanbul'a yaklaştı! Geceliği 200-300 dolar olan "mütevazı" otellerde rica minnet yer arayanlar var.
Özetle ekonomik kriz dediğiniz şey var mı yok mu diye tartışılan bir heyula değil, sizi altına alınca varlığını mutlaka hissedeceğiniz bir kara trendir. Ve nereden geleceği, gara uğrayıp uğramayacağı, raydan çıkarsa kimi ezeceği hiç belli olmaz.