Kelimeler masum değildir. En azından ilk ağızdan çıktıkları
günkü kadar...
Çünkü her biri masum olmayan bizlerin niyetidir. Ve çok eskidirler.
Kullandıkları yetmiyormuş gibi bir de bizler tasarlar, ölçer biçer,
söyleriz.
Kendimizden koyarız üstüne.
Kaldı ki kelimelerin söylendikten sonra da devam eden bir anlam
kazanma süreci vardır. Zira ortada ağızdan çıkmış bir kelime varsa,
bu eylem başka bir insanın varlığına da işaret eder.
Bir de "o" ölçer, biçer, tasarlar, anlar...
Yani her kullanan, anlayan bir iz bırakır kelimelerde.
İşte bu yüzden ne söylenildiğinden çok nasıl söylenildiğine bakmak
önemlidir. Eğlencelidir de. Hele ki siyasette...
Mesela bir zamanlar bizim solcular arasında "PKK" harflerini
"PEKEKE" diye söylemek modaydı. Çünkü otorite "PEKAKA" diye
okuyordu. Yani bizler söylediğimizden çok tavrımıza bakıyorduk.
Rahmetli Mehmet Ali Birand gibi, 28 Şubat günlerinde "PEKEKA"
şeklindeki telaffuzlarla orta yolu bulmaya çalışanların
katkılarıyla da iş "PEKAKE"ye kadar vardı.
Hatta bu çabalar, mizahçıların "Alfabemiz artık 28 harf, çünkü P
kaka bir harf" esprilerine konu oluyordu.
İlginç telaffuz denemelerinden en çok payını alansa kuşkusuz AK
Parti.
"AKAPE" diyen de var, "AK Parti"de karar kılıp daha sonra küserek
usulca 'AKEPE'ye dönen de...
Kimseyi gücendirmemek için "Adalet ve Kalkınma Partisi" diye
uzatmayı göze alan da.
Şimdi Meral Akşener'in partisinin söylenişi tartışma konusu.
Akşener her ne kadar solcuların da oyuna talip olduğu için "düz
kontak milliyetçi" görünmemeye çalışsa da alanı tamamen boş
bırakamıyor...
Partisinin toplantılarında Göktürk alfabesinden "IYI" yazılı
bayraklar açtırıyor.