Haftanın son iş gününde gündem E-5'teki metrobüs kazasıydı. Kaza
dediğime bakmayın, düpedüz bile bile lades, üstelik "elin"
canıyla...
Metrobüs kameralarından izlediğimiz kadarıyla araç Acıbadem
güzergâhında ilerliyor.
Şoför Recai T. bir ara otobüsü durdurup yolculardan biriyle
tartışıyor. Ardından koltuğuna oturup yoluna devam ediyor. Tam bu
esnada az önce tartıştığı Murat A. elinde şemsiyeyle beliriyor ve
şoföre vurmaya başlıyor. Şoför de sürücü mahallinin dışına çıkınca
olanlar oluyor. Kontrolden çıkan metrobüs doğal olarak kaza
yapıyor. 11 yaralımız var.
Saldırgan Murat A. karakoldaki ifadesinde, duraktaki bir kadını
niçin almadığını sorduğu şoförün kendisine küfrettiğini söylüyor.
Kamera kayıtlarındaki net olmayan bölümü de kendine göre açıklayan
saldırgan, şoförün "karşılık vermek için aracın direksiyonunu
kendisinin bıraktığını" iddia ediyor.
Bir anda sosyal medyanın ana gündemi olan vakayı değerlendiren
vatandaşlar doğal olarak sinirliler. Haklılar da. İnsan ne kadar
sinirlenirse sinirlensin, kendisinin ve onca insanın hayatını
böylesine hoyratça tehlikeye atabilir mi?
Hakikaten ortada mantıkla, insafla izah edilebilecek bir durum
yok.
Görüşlerine başvurduğum ceza hukukçuları saldırganın da her ne
sebeple olursa olsun direksiyonu terk eden şoförün de ceza alması
gerektiği görüşünde birleşiyorlar. Üstelik her bir yaralı ya da
Allah korusun ölü için ayrı ayrı...
Hukuk kamuoyu vicdanını tatmin ettiği takdirde adalet sağlanır.
Umarız bu davaya bakan mahkemeler saldırganın fiilini yine "basit
yaralama" kapsamında değerlendirmezler. Kuşkusuz, ne sebeple olursa
direksiyonu bırakmadan aracı durdurmakla yükümlü olan şoförün
sorumsuzluğunu da "hafife" almadan.
Takipçisi olacağım.