Uzunca bir süredir CHP basın bürosu olarak vazife gören ancak
arada HDP'ye de "parça başı" iş yapan iki gazete, dün ilk
sayfalarında editoryaller yayınladılar. Son günlerdeki içimizi
yakan terör saldırıları ile ilgili yayıncılıklarının sorgulanmasına
içerlemişler. Her zamanki mide bulandırıcı üsluplarıyla bir yandan
arabeskin sularında gezerken, öte yandan kendilerine soru soran
gazetecilere ayar vermeye kalkmışlar.
İlki, medyanın çoktan jilet olmaya çekilmiş eski amiral gemisi
(postal yaladıkları günlerde bu sıfatla övünürlerdi) Hürriyet.
Gazete, "ne kadar da terörü desteklemiyoruz" başlıklı
kompozisyonunda rahmetli Çetin Emeç'le yayın yönetmeni olarak
çalıştıkları dışında hiçbir şey söylememiş, sorulara cevap
vermemişti.
Grubun Haydar Dümen, güzel bebek resimleri ve dillere destan
okuyucu şiirleri ile tanınan gazetesi Posta'nın atarı ise kendine
göreydi elbette.
Posta, okurlarının anlayabileceği şekilde, bol space'li, en fazla
üç kelimeden oluşan cümleleriyle kotardığı editoryalında elbetteki
dilini bozmuştu.
Tamam, biliyoruz cevap vermeleri beklenen sorular zor. Ne var ki
artık mızrak çuvala sığacak gibi değil. Kahramanlar sinirlenseler
de sormak da boynumuzun borcu.
Merak etmeyin onların dili ve üslubuyla konuşmayacağız elbette,
sadece soruyoruz.
Yıllarca basında Kürt vatandaşlara karşı ırkçılığın kalesi olarak
vazife yapmış bu gazeteler, PKK'nın saldırıları tek gündem olmuşken
"konuya" niçin ilgisizler?
Savcı Mehmet Selim Kiraz katledildiğinde gruplarından bazı
gazeteciler ve televizyoncular, Gezi'de hayatını kaybedenlerin
ahının alındığını söylemişlerdi, ağızlarından kan damlayarak.
Terör, Türkiye vatandaşlarını vururken, attığınız "oy anam
oy" manşetleriyle de aynı mesajı mı veriyorlar? PKK bile kanlı
saldırılarını üstlenip "gücünün yansıması" olarak lanse
ederken, "tamam vuruyorlar ama bi sor" anlamına gelen
manşetler atmak gazetecilik faaliyeti midir? Bu tavır, şiddetin
teorize edilmesi,