Küresel muktedirler ya da o çok bilinen adıyla "üst akıl" sanıldığının aksine sürekli savaşı değil, "dehşet dengesini" arzuluyor.
Çünkü böylece yatırımların, harcamaların ve piyasaların durduğu, sadece silahın satıldığı fiili savaştan fazlasını "satabiliyor." Para, önleyici güvenlik tedbirleri, istihbarat vs...
Kuşkusuz en iyi pazarlarından biri de Ortadoğu.
İşte Bölge politikalarına yön veren küresel muktedirlerin yıllardır Suriye'nin kuzeyinde bir PKK devleti kurmak için çalışmalarının nedeni de bu.
Zira böylesine bir terörist devlet, kâbusları olan Ortadoğu'da barış ve istikrarın panzehiri.
Erdoğan'ı bu plana mecbur edemeyeceklerini anlayınca "içeriden stratejik operasyonlarla," Türkiye'yi Suriye'ye "zamansız sokmaya" çalıştılar.
Böylelikle içeride FETÖ vesayetiyle, Gezi benzeri karmaşalarla ve terörle dört cephede savaşan Türkiye, Suriye'de de "bütün unsurlarla" karşı karşıya gelecekti. PYD, DAEŞ, Şam, İran ve hatta Rusya!
Sonucu düşünebiliyor musunuz?
Bir taşla iki kuş. Hem bölgede yalnızca bir PKK devleti değil, iki üç yedek terörist devlet daha kurulacak hem de Türkiye güçsüz dürülüp "direnemeyecek" hale getirilecekti.
Beceremediler...
Erdoğan oyuna gelmiyordu.
Muktedirler eldivenlerini çıkarttılar. PYD üniforması giydirdikleri lejyonerleriyle Suriye'de alana çıktılar. Yetmedi göstere göstere PKK'nın Suriye koluna helikopterle silahlar gönderdiler.
Bu arada Ankara'nın müdahalesini engellemek için de FETÖ'cü askerlerine Rus uçağı düşürttüler, ardından da darbe emri verdiler.
Ama hesapların üstündeki hesap tuttu. Darbe püskürtüldüğü gibi, Türkiye güvenliğini sağlamak için "her türlü yola" başvurma meşruiyeti de kazandı.
Ve Erdoğan doğru "saniyede" irade gösterip düğmeye bastı.